“Yeni anayasa”nın arka planı!

Türkiye’nin “başkanlık sistemi”ne değil, “darbe anayasa”sının antidemokratik ayrıklardan ayıklanmasıyla “parlamenter sistem”in ârızalarının giderilmesine, demokratikleşmeye, hak ve...

Türkiye’nin “başkanlık sistemi”ne değil, “darbe anayasa”sının antidemokratik ayrıklardan ayıklanmasıyla “parlamenter sistem”in ârızalarının giderilmesine, demokratikleşmeye, hak ve özgürlüklerin geliştirilmesiyle demokratikleşmeye, hukuk devletine ihtiyacı var.

İktidar ve muhalefetten “12 Eylül anayasası”nı tasfiye söylemleri geliyor. Ancak bunlara rağmen “yeni anayasa” çalışmalarının akamete uğramasından endişe ediliyor. 

Gerçek şu ki, Türkiye’de üzerinden otuz dört sene geçtiği halde günübirlik konjonktürel hesaplarla siyaset hâlâ 12 Eylül darbe anayasasını tasfiye etmiş değil. “Darbe anayasası”nın yanısıra mevzuatta 600’ü aşan mevzuat da temizlenmiş değil. “Yeni anayasa”yı yapamayan partiler, bu hususta da bir ilerleme sağlayamadı. 

Siyaseti antidemokratik cenderede güdükleştiren siyasî partiler ve seçim yasalarından, demokratik eğitimin ve bilimin önüne bariyerler koyan YÖK kanununa kadar birçok darbe mevzuatı duruyor. Her türlü suiistimale açık bir kırılganlıkta, demokrasiyi, hukuk devletini ve hürriyetleri kayıtlıyor. 

YİNE “BAŞKANLIK” DAYATMASIYLA

Vakıa şu ki, 16 Kasım 2002’de AKP Genel Başkanı olarak Erdoğan’ın kamuoyuna deklâre ettiği, ardından 2007’de “özgürlükçü, tüm toplumun ihtiyaçlarına cevap veren, demokratik hukuk devleti ve demokratik ülkelerin standartlarına uygun, toplum ile devlet arasında yeni bir ‘toplum sözleşmesi’ kurma hedefleyen bir belge olacağı” iddiasıyla vaad edilen “yeni anayasa paketi”nde, “parlamenter sistemin güçlendirilmesinin gereği”nin belirtilmesine rağmen “başkanlık sistemi”nde diretilmesi, “yeni anayasa”nın önündeki en büyük bariyer oldu.

İlk dönemler “cumhurbaşkanına verilen yetkilerin demokratik sisteme uymadığı”ndan yakınıp mutlaka azaltılmasının gereğini bildiren ve “Başkanlık sistemi Türkiye’ye uymaz” diyen Erdoğan’la parti yöneticilerinin, “başkanlık sistemi”ni yeni anayasanın olmazsa olmazı olarak ileri sürmeleri, “yeni anayasa”nın önünde takoz olmakta.   

Esasen, seçim bildirgelerinde, meydanlarda halka karşı söylemlerde “ileri demokrasi” hedefiyle “darbe anayasası”nın cumhurbaşkanına verdiği “aşırı yetkiler”den şikâyet eden dönemin başbakanı ve partisi sözcülerinin, “başkanlık” sistemine dönüşleriyle “yeni anayasa” irâdesi akamete uğramakta.

Geçen yasan döneminde Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda 60 maddede uzlaşılmasına rağmen “yeni anayasa” çalışmalarının tıkanmasının tek sebebi herkesin mâlumu. Meclis’teki dört partinin mutâbakatıyla adım adım “yeni anayasa” maddelerinde ilerlenirken, AKP’nin “başkanlık sistemi” ısrarıyla komisyon çalışmaları ıskartaya çıkarıldı.

YENİDEN VESÂYETİ İKAME…

Görünen o ki, her ne kadar “denge ve kontrol sistemi”nden dem vurulsa da, “başkanlık sistemi” perdesinde “demokratik parlamenter sistem”i ortadan kaldırmanın sinyalleri çakılıyor. “Başkanlık” dayatmasıyla, cumhurbaşkanının yetkilerini arttıran, devleti öne çıkaran, temel hak ve hürriyetleri sınırlayan “12 Eylül darbe anayasası”nın vesâyeti bir başka biçimde ikâme ediliyor.

“Uzlaşma Komisyonu’nda uzlaşılmazsa iki öneri milletin önüne çıkar” çıkışlarıyla “başkanlık”ta diretiliyor. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Fikri hezeyanlaştıran” siyasî manipülasyonlar 06 Mayıs 2018 | 275 Okunma İktidarınki “hamle,” muhalefetinki “hülle ve hîle”! 29 Nisan 2018 | 188 Okunma “Suriye’nin politikası”nın garabetleri 22 Nisan 2018 | 184 Okunma Bu ne rest, bu ne Patriot müzâkeresi! 08 Nisan 2018 | 212 Okunma Soruşturmalar sulandırılıyor 25 Mart 2018 | 349 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar