‘İn niz beguzered, k’afto ta perasi, bu da geçer ‘ ya hu!
Hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi bir saksafon resmetmiştir aslında o ölümsüz istifiyle desem nice kaşın hiddetle kalkacağını tahmin ederim. ‘İn niz beguzered’ tabiri harflerin eşgüdümlü hareket ve...
Hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi bir saksafon resmetmiştir aslında o ölümsüz istifiyle desem nice kaşın hiddetle kalkacağını tahmin ederim. ‘İn niz beguzered’ tabiri harflerin eşgüdümlü hareket ve salınımıyla yukarıdan aşağıya göksel bir ritme bürünür. Oysa pek aşırı bir yorumla eski yazı salt mesaj vermek amacıyla sınırlı değil belki insanın dinmeyen görme ve resmetme iştiyakını da dindirir denilebilir. Çin’den Anadolu’ya akmış çini sanatının nice desenindeki saklı figürler aynı cesaretle yorumlanabilse saksafonla yarışacak ve insan ruhunu temsil edecek pek çok iz bulunabilir. Sözle harf, duyguyla tabiat, düşünce ile düş arasında yaşanan gidip gelişler sayesindedir ki hayat biraz daha çekilir hale gelir. Dileyen söz konusu levhayı ve çini detaylarını bulup kendi meşrebinin tülbentinden süzebilir. Sonra da tercümesi ‘bu da geçer’ olan ‘in niz beguzered’ istifini özgürce yorumlayabilir. Zamanla her hattat kendisince düzenlemiştir zaten ‘bu da geçer’ deyimini. Hele yanına ‘ya hu’yu alınca sözün enginliği artmıştır. Her istifin kendince bir cazibesi elbette var ama Kazasker’e beni çeken yanı sözü şeklen müzik yapıp adeta göğe ağdırmasıdır. Zaten ‘bu da geçer’ demek yerin...