Davutoğlu'ndan sonra AK Parti

14 yıllık iktidar yıpranmasına rağmen AK Parti’nin hâlâ seçmenin yaklaşık yarısının oyunu alabiliyor olması sebepsiz değil. Bence bunun üç temel sebebi var: İlki elbette toplumun büyük...

14 yıllık iktidar yıpranmasına rağmen AK Parti’nin hâlâ seçmenin yaklaşık yarısının oyunu alabiliyor olması sebepsiz değil. Bence bunun üç temel sebebi var: İlki elbette toplumun büyük bir bölümünün AK Parti’nin bugüne kadarki icraat ve politikalarına onay ve destek vermesi. İkincisi toplumumuzda tarihi ve sosyokültürel temelleri olan gerginlik ve kutuplaşma ikliminin gerek sağda gerekse solda seçmeni toparlayıp konsolide etmesi. Üçüncüsü ise rakiplerin iktidar alternatifi olarak görülme potansiyelinden uzak oluşları. Dolayısıyla AK Parti’nin alternatifsiz görünmesi.

Nitekim 7 Haziran’da çeşitli sebeplerle iktidar partisine sırtını dönen ciddi bir kitle o dönemde diğer partilerin hükümet olma yeterliğinden uzak olduğunu görünce -belki kerhen- tekrar AK Parti’ye yöneldi. Ne var ki dışarıda mevcut olan bunca avantajın değerlendirilmesi içeride konjonktüre uyumlu politikalar üretecek bir mutfağa ve bunları sunacak bir vitrine ihtiyaç duyuruyor. Ayrıca bu “dışarıdaki” avantajların kırılganlığı ve konjonktüre bağımlı oluşu akıldan uzak tutulmamalı ve hiç kimseyi rehavete sevk etmemeli.

Buna rağmen parti içinde hangi saiklerin eseri olduğu tam anlaşılamayan birtakım kıpırdanmaların son günlerde iyice su yüzüne çıkmış olması düşündürücü. Açıkçası, kendilerini Cumhurbaşkanı Erdoğan adına konuşup pozisyon alıyor gibi gösteren belirli bir grubun Başbakan Davutoğlu’nu hedef alan çıkışları AK Parti için öngörülmesi zor bir geleceğin kapısını zorlama girişimleri.

Dışarıdan bakanlar için, yani ülke nüfusunun tamamına yakını için “Erdoğan ile Davutoğlu arasında nasıl bir problem yaşanıyor olabilir” sorusuna cevap bulmak kolay değil. Suriye meselesinden Başkanlık sistemi konusuna, Paralel Yapı’yla veya PKK terörüyle mücadele yöntemlerine kadar bütün “majör” konularda aynı yerde duruyor görünen iki liderin AK Parti camiasında iki ayrı kutbun temsilcisi gibi algılanması için bir sebep yok. Davutoğlu’nun başbakanlığının ilk döneminde yolsuzlukla suçlanan dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi konusunda, daha sonra şeffaflık veya etik yasasının çıkarılmasında ikilinin ters düştüğü biliniyor olsa da bilhassa son dönemde dışarıya yansıyan anlaşmazlık konuları parti tabanında ciddiye alınacak seviyede sayılmaz. Dolayısıyla tavanda oluşmuş görünen kırılmanın tabandaki etkileri hiç de olumlu olmayacaktır.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Rus devlet aklı orada, Türk devlet aklı nerede? 25 Nisan 2024 | 663 Okunma Gözümüzün önünde yapmayın şu anayasayı 20 Nisan 2024 | 235 Okunma CHP’ye verilmiş oy ‘CHP oyu’ mu 18 Nisan 2024 | 772 Okunma ‘İsrail ticareti’ turnusol kâğıdı 13 Nisan 2024 | 400 Okunma Mağdur olan yine iktidar! 11 Nisan 2024 | 359 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar