“1976 yılında tanıştığım Türkiye
gazetesinin o gün bugündür tiryakisi olmuş bir
okuyanıyım...”
Şimdi gençlerin “iş yok”
demelerini anlayışla karşılıyorum... Bizim zamanımızda gerçekten
“işsizlik” diye bir kavram yoktu. Ben mesela on sekiz yaşında
Boyabat’tan İstanbul’a yolcu çekiyordum babamla birlikte. 1970’li
yıllardan söz ediyorum… Babam otobüsün şoförü ben de babamın
muaviniydim… Hatta o yıllarda henüz ehliyetim olmadığı için babam
uzun yolda bana otobüsü teslim etmiyordu. Ama yine de Sinop’un
Boyabat Durağan ilçeleri arasında mekik dokuyordum… Şoförlük bizde
baba mesleği idi... Ben o zaman ismi "Sanat okulu" olan meslek
lisesinin torna tesviye bölümünden mezun olmuştum. O yıllarda
okulumuzun adı böyle geçiyordu. Şimdi Endüstri Meslek Okulu
diyorlar…
Babam beni okul bitince “Oğlum
eziyet çekmesin, sanatını daha da geliştirsin” diye alüminyum
doğramacı ustası olan dayı oğullarının yanına verdi. Çırak olarak
onların yanında çalışmaya başladım… 16 Mayıs 1976’da İstanbul
Kocamustapaşa’da dayı oğullarının alüminyum doğrama...