“Oluyor bu hatırayı sizinle paylaşalı bir on sene… Ama o gün dün
gibi hatırımda...”
Sade ama birbirinden güzel avizelerin aydınlattığı geniş salon ne
hoş kokuyordu... Kapıdan içeri girdiğimizde yalnız olmadığımızı
fark etmiştik. İçimizde birbirini tanıyanlar olduğu gibi hiç
tanışmadıklarımız da vardı. Kiminin rahatsızlığı, kiminin heyecanı,
kiminin sevinci yüzünden okunuyordu. Onu beklemek bile beklemeye
güzellik katıyordu. Nihayet işte kapı açıldı. Hepimiz çocuk gibi
heyecanlıyız. Gülümseyen gözleri, ferahlatan sözleriyle tek tek
hatırımızı sordu Enver Abiler… Salonda kendine ayrılan kanepeye
otururken;
“Size bakın ne anlatacağım” dediler:
“Bugün cuma değil mi? Vaktiyle bir beldede herkesin tanıdığı bir
zat varmış. Cuma günleri tanısın tanımasın herkese şöyle sorarmış:
“Cumaya nasıl giderim?” Herkesin aklından aynı duygular: