“Yanına gidip her zaman yaptığım
gibi elbisesinin bel kuşağını çekiştirmeye
başlamıştım..."
Size babaannemden bahsetmiştim
biliyorsunuz… Hani şu 1906 Üsküdar doğumlu, 1930'ların
Türkiye'sinde iki kız çocuğu ile dul kalan; Sultan Reşat’ın Cuma
Selamlığına giden saltanat arabalarını, Çanakkale Savaşı
zamanlarında komşu evlerden yükselen şehadet haberi çığlıklarını
yaşayan Osmanlı kadını Hafize anneannemden… İşte ondan yine bir
hatıra paylaşıyorum…
Anneler günüydü… Eşofmanımın
cebinde yarısı dışarıda duran, babamın anneme vermem için aldığı
büyük boy krem tüpüyle dolanıp duruyordum evin içinde.
Çocuksu bir sürprizin çalımlı
reveranslarında depreşirken ev halkı gülüşüyordu
halime.
Annem hediyesini aldıktan sonra
beni öpmüş; "Bakın ben de oğluma ne aldım" diye birdenbire elinde
beliren mavi renkte süveteri üzerime giydirmeye
başlamıştı.