“Bir belirsizlik içinde gümrük
işlemlerini tırın üzerinde beklerken aklına kitaplar
geliyor...”
Yıllar önce yine bu köşede
okumuştum… Bir tır şoförü anlatıyordu. Bir gün Türkmenistan’a
yükünü alıp yola çıkmak için gümrükte bekleyen şoför kendisine üç
dört tane kitaptan oluşan bir takım dinî kitap almasını teklif
ettiğinde şoför içinden diyor ki:
“Okuyacağımdan değil ama bu genci
kırmayayım” diyerek parasını verip kitapları alıyor, arka tarafa
rafa kaldırıp koyuyor. Aradan günler haftalar aylar geçiyor… Yine
bir tır seferinde galiba Türkmenistan’da gümrük kapısında beklemeye
başlıyorlar… Bir gün değil iki gün değil…
Televizyon yok, telefon yok.
Yalnızlıktan can sıkıntısından ne yapacağını bilemezken o kitaplar
aklına geliyor… “Ya şurada bir kitap takımı vardı. Şunlara bir göz
atayım, biraz değişiklik olur” diye kitapları eline alıyor… Alış o
alış… Başlıyor okumaya… Okudukça okuyası geliyor… Okudukça içindeki
manevi susuzluğa iyi geldiğini hissediyor… Okudukça kendi hayatı
gözlerinin...