“Sizin anlattıklarınız ne ki; bir tane de ben anlatayım,
misafirlere tercüme edersiniz...”
Geçenlerde bir fıkra okurken hem gülümsedim hem de kahroldum
yeniden… Çünkü hatırıma, babam evlenirken onunla dalga geçmek
isteyen koca koca adamların cahil tecrübesiz genç bir damada
yaptıkları vicdansız şakaları geldi.
Bu bir gelenektir diyerek babamı kandırmışlardı. Adına da sadakat
testi demişlerdi…
Bu hatıramı yine bir vesileyle bekârlık arkadaşım Resul Ağabeye
anlatmıştım. O da yine bir düğünde, Enver Abi'nin de bulunduğu
sohbette anlatınca Enver Abinin babama itham, anneme acıması
takdire şayandır.
Fıkra şuydu… Temel askerden yeni gelmiş, sadece askerde
öğrendiği “ay akşamdan ışıktır” türküsünü biliyormuş. Aynı zamanda
mezarlık korkusu da varmış. Eve gitmek için mezarlıktan geçiyormuş.
Arkadaşları demişler ki:
-Korkmana gerek yok ki. Bir türkü söyle geç, demişler.
Temel mezarlıktan geçerken arkadaşları da önceden sağa sola
gizlenmiş onu beklemişler. Temel korkuyla başlamış söylenmeye:
“Ay akşamdan ışıktır!”
Mezarlıktan koro hâlinde ses yükselmiş:
“Yay-la-lar yay-la-lar!”
Koro sesini duyan Temel korku ne demek, 100 metre dünya rekorunu
kırarcasına koşmaya başlamış...
Resul Beyle bekârlık arkadaşıyken eve yabancı misafirler getirirdi
arada bir.
Onlara Almanca komik fıkralar anlatıp güldürmesi meşhurdu. Bana
da anlatılanlarının özetini yapıyordu.
Ben de cevap verdim bir gün kendisine:
“Sizin anlattıklarınız ne ki; bir tane de ben anlatayım,
misafirlere tercüme edersiniz… Babam 1945 senesinde komşu kızı
annemle evlenmiş. Annem de daha on sekizine bile gelmemiş… Yine
bitişik komşu ve akrabası Muhiddin ve Hüsniye de aynı yaşlarda yeni
evliyken, köy kıraathanesine gidiyorlar. Köylüler yeni evlileri
imtihan etmek için İsmail Amca kendince bir muziplik yapıyor.
İsmail Amca Süveyş Kanalı Harekâtına katılıp Mısır'da İngiliz esir
kamplarında kalmış olduğundan İngilizce de bilen bu bakımdan
bilge sayılan birisiydi. Yeni evlilere laf vurdurarak diyor ki:
“Hatunun iyi, evine sadık olup olmadığı nasıl anlaşılır” diye söze
başlayınca, babam ve Muhiddin dikkat kesilip dinlemeye
başlıyorlar.
O da vicdansızca şakayı başlatıyor: