Bugün siyasi yazıya ara verdim. Önemli bir sosyal yaraya parmak basmak istiyorum. Ülkemizde yardımcı doçentlik diye bir kadro var. Bu kadro akademisyen yetiştirmek yerine bilim adamlarının önünü kesiyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde olmayan bu kadro ülkemizde mevcut. Bu konuyla ilgili Cumhurbaşkanımız bakın ne diyor:’
“Ülkemdeki rektörlerimizden de ricam var. YÖK Başkanımız ile de bunu konuşuyorum. Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir? Şunu bir gözden geçirin. Yardımcı doçentlikle ön kesiyoruz. Dünyanın kaç yerinde acaba yardımcı doçentlik var? Ben araştırdığım yerlerde doğrusu böyle bir mekanizma pek görmüyorum. Bunu birileri birilerini oyalamak için yapmışlar. Bu, gerçekten ilmiye sınıfına bir paravan, engel oluşturuyor. Bunu aşmamız lazım ve aşacağımıza inanıyorum” diyerek bir sosyal yaranın altını çiziyor.
Bu konuyla ilgili bazı tespitlerim var. Bu tespitleri sizinle paylaşmak istiyorum. Dünya akademisinde karşılığı “Asssintance of Prof. Dr.” olarak bu kadro mevcuttur. Ancak dünya akademisinde ilerlemesi için gerekli şartlar oluşturularak onların hem yetkinliği artırılır hem de bir an önce profesör olmaları için desteklenirler.
Bir başka nokta ise yardımcı doçentler ülkemizde hamal gibi, sekreter gibi kullanılıyor. Ülkemizde yardımcı doçentlik, derse girmek, idari veya akademik yetki çerçevesinde üst düzeyde olan doçentlerin yahut profesörlerin kendi yapmak istemedikleri, yorulmaktan kaçındıkları yerlerde kullandıkları/ yararlandıkları kadrodur.
Türkiye genelinde 35.000 civarında yardımcı doçent kadrosunda çalışan mevcuttur. En yakın tarihten geriye doğru gidildiğinde, Türkiye’de gerek ulusal gerekse uluslararası yayın sayısı ve niteliği açısından neredeyse 1. sıradadır. Çünkü, akademik olarak gelişme ve yenilikleri daha yakından takip ederler, hem kendilerini geliştirme esasında hem de üç yılda bir yenilenecek sözleşmeleri için. Yani yardımcı doçentler başarılıdır. Onların önlerinin açılması gerekir.