Cumhurbaşkanı'nın, içlerinde Rothschild ve Bloomberg'in de
olduğu ünlü yatırımcılarla New York'ta buluşmasının ertesi günü,
uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Türkiye'nin
kredi notunu 'yatırım yapılabilir' seviyenin altına indirdi.
Dünyanın önde gelen yatırımcıları, ertesi gün yatırım yapılamayacak
kadar kötü bir ekonomisi olan ülkenin lideriyle görüşmek için akın
edecek kadar öngörüsüz müydü? Elbette değil. Moody's, olağan
biçimde ekim ayını bile beklemeden, Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'ye
indiği saatlere denk gelecek şekilde not düşürdüğünü ilan ederken,
aslında ne kadar sübjektif ve politik niyetli hareket ettiğini
gizleme gereği bile görmüyordu.
Ancak Türkiye'nin bundan şikâyet etmesi faydasız. 27 çeyrekte de
istikrarlı şekilde büyüme oranlarını yakalamış bir ülke olarak,
yatırımcılara yönelik 'dostça' politikalara ve yapısal reformlara
devam etmekten başka çare yok. Ancak bunu yaparken, söz konusu
kararla verilen gözdağına boyun eğerek de hareket edilmemeli.
Bundan kastım, gerekirse OHAL'i uzatmaktan çekinmemek, Suriye'deki
DAEŞ ve YPG yapılanmasına geçit vermemek gibi iç ve dış politika
başlıklarımızı kapsıyor.
Ülkemize yönelik dış baskı devam ederken, diğer yandan da suni
gündemlere boğulmak ve aynı Gezi döneminde kalkışmaya giden süreçte
olduğu gibi fay hatları tetiklenerek kutuplaştırılmak
isteniyoruz.