Hilal Kaplan Sabah Gazetesi

Amerika: Hem müttefik hem suç ortağı

Türkiye'de basın özgürlüğünün, içerideki çoğu PKK'lı ve FETÖ'cü gazeteciler yüzünden yerlerde süründüğünü iddia eden Amerika'nın haline bakınız. Suudi Arabistan, kendi...

22 Ekim 2018 | 11.252 okunma

Türkiye'de basın özgürlüğünün, içerideki çoğu PKK'lı ve FETÖ'cü gazeteciler yüzünden yerlerde süründüğünü iddia eden Amerika'nın haline bakınız. Suudi Arabistan, kendi vatandaşı bir gazetecisini, Riyad'dan gönderdiği 15 kişilik suikast timine, kendi konsolosluğunda öldürtüyor, parçalattırıyor ve gömdürüyor. Sonra da bunu, "Sadece konuşmak için gitmişlerdi. Cemal ile tartışma sırasında birisi boğuvermiş. Ondan sonra da gömdük gitti" şeklinde açıklayınca, Trump ne diyor: "İnandırıcı."
Türkiye'deki Başkonsolosları, Riyad'a kaçmadan Reuters'a dolap dolap gösterip, "Bakın yok ki" yapmış; Veliaht Prens'in kardeşi olan ABD Büyükelçileri de "Sizi temin ederim Kaşıkçı'nın konsoloslukta kaybolduğu, gözaltına alındığı veya öldürüldüğü haberleri kesinlikle yalandır" demişti. Veliaht Prens'in kendisi de Bloomberg röportajında tüm iddiaları kesin bir dille reddetmişti.
Yaptıkları açıklama, yalanın yalanla kapatılmaya çalışıldığının bir göstergesidir. Türk emniyet güçlerinin titiz çalışması olmasa ve bu bilgiler dünya kamuoyu ile adım adım paylaşılmasa idi, Suudi yönetimi de tavizsiz inkâr stratejisiyle kurtulabilirdi. Dün Kaşıkçı'nın köşe yazarı olduğu Washington Post'taki analiz de şöyle diyordu:
"Hiç kimse petrol zengini monarşiye Erdoğan kadar baskı yapamadı. Kaşıkçı'nın, İstanbul'daki Konsolosluk'ta kaybolmasını takip eden haftalarda, Erdoğan ve yardımcıları sessizce soruşturmayı beklemekten fazlasını yaptı: Krizi anlatılaştırdılar, dünyanın dikkatini kendi topraklarında işlenmiş, devlet destekli bir suikast olduğuna inandıkları olaya çektiler."
Hâlâ cevap bekleyen en önemli soru, Kaşıkçı'nın naaşının nerede olduğudur. Ayrıca sadece bir sorgulama için, içlerinde adli tıp uzmanının olduğu 15 kişilik ekip neden gönderilir? Konsolosluğunuzda birisi 'yanlışlıkla' öldürülürse, normal olan ambulans çağırmak mıdır, yoksa onu parçalara ayırtıp gömdürmek midir? Suudlar, naaşı halıya sarıp 'yerel bir işbirlikçi'ye gömmesi için verdiklerini iddia ediyorlar. Bu kişi kimdir? Suudlar açıklamadığı müddetçe bu da olayı Türklerle ilişkilendirmek için attıkları bir yalan olarak görünecektir. Ayrıca şayet Kaşıkçı, 'yumruk kavgası'nda öldürüldüyse, neden istihbaratın başındaki general görevden alınmıştır? Tutuklandığı söylenen 18 Suudi vatandaşı kimdir ve Türkiye'ye gönderilen 15 kişilik suikast timi bunların içinde midir? Peki S. Arabistan'da Millî Muhafızlardan istihbarata tüm güvenlik aygıtını elinde tutan Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın bu olan bitenden haberinin olmaması mümkün müdür? Sorular çoğaltılabilir.
Burada en belirleyici olan ülke, elinde hâlen açıklanmayan bir ses kaydı olduğu iddia edilen Türkiye'dir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuya nasıl yaklaşacağı, hem kısa vadede hem de uzun vadede bölgede olabilecek gelişmeleri etkileyecek güçtedir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bir imha kampı olarak Gazze 26 Nisan 2024 | 1.328 Okunma Alman Cumhurbaşkanı teftişte... 24 Nisan 2024 | 604 Okunma Kritik Irak ziyareti 23 Nisan 2024 | 1.269 Okunma CHP’nin borçları meselesi 22 Nisan 2024 | 1.757 Okunma Hamas bunu neden yaptı? 19 Nisan 2024 | 1.712 Okunma