15 Temmuz sonrasında devletin haline bakınca aklıma Özdemir Asaf'ın dizeleri geldi:
‘Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu/Birinciliği beyaza
verdiler.’
Kanlı darbe girişiminden sonra daha net bir şekilde gördük ki, Türk
Silahlı Kuvvetleri, emniyet teşkilatı, yargı, içişleri, milli
eğitim, hemen hemen bütün devlet kurumları aynı hızla
kirlenmiş...
Birinciliği ‘yargı’ya vermek gerekir.
Tertemiz, bembeyaz olması gereken odur.
‘Et kokarsa tuz basarsın; tuz kokarsa?’ özdeyişindeki ‘tuz’dur
o...
O kokarsa iş işten geçmiş demektir...
Kimsenin aklına bile getirmediği bir dönemde Türkiye’nin kanlı bir
darbe girişimiyle karşılaşmanın belirleyici nedenlerinin başında
yargının kokmuş olması gelir.
Herkesin ve her kurumun güvencesi, sığınacağı son kapı olması
gereken yargının bir kumpasın hâkim unsuru olması 15 Temmuz’a giden
yolu açtı...
DÖRTLÜ MEKANİZMA
Nasıl çalışıyordu mekanizma?
Önce FETÖ’cü emniyet kolları sıvıyordu.
Yasadışı dinleme, takip, her türlü yöntemle malzeme toplama, yoksa
uydurma...
Sonra bu uydurma malzemeyi FETÖ’cü bir yayın organına veya
kullanılmaya uygun birine servis etme...
Böylece kamuoyunda infaz sürecini başlatma...
Ardından FETÖ’cü emniyet mensuplarının gözaltı işlemi yapıp,
insanları gece yarısı, sabaha doğru, kameralar eşliğinde yaka paça
alıp götürmesi...
Sonra, Cemaat’ten bir savcının sorgusu ve tutuklama talebiyle
mahkemeye sevk etmesi...
Nihayet yine Cemaat’ten bir yargıcın tutuklaması ve cezaevine
göndermesi...
Sistem sivilde de askerde de böyle çalıştı...