Alacağım ibret daha önemli
Geçen Ramazan, arkadaşım Harun Cansız’ın oğlu Furkan vefat etmişti. Trafik kazasıydı. Furkan’ın arabasının çarptığı duvara ben çarpmışım gibi sarsıldım. Bir annenin...
Geçen Ramazan, arkadaşım Harun Cansız’ın oğlu Furkan vefat etmişti. Trafik kazasıydı. Furkan’ın arabasının çarptığı duvara ben çarpmışım gibi sarsıldım.
Bir annenin, bir babanın ölümü ağırdır, kötü vurur insanı. Ama, herhalde en ağırı, bir oğulun, bir kızın ölümüdür.
Harun, herkesin derdine koşan bir arkadaşımdır. Oğlunun cenazesinde yakınında olmak, acısı paylaşılabiliyorsa paylaşmak istedim. Gittim.
O cenazede miydi, yoksa daha sonraki taziyede mi… Hoca, ölümden ibret alınması gerektiğini anlatırken bir cümle sarf etti.
“Bu dünyadan kimse sağ çıkamamıştır.”
Bir hakikatin, özgün bir ifadeyle söylenişi.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım hisleri, arkadaşım Mustafa Şahin’in oğlu Ahmet Salih’in ölümünde de yaşadım.
Tam bayram arefesi. Yarın, oğlunuz elinizi öpecek.
Öldü, Mustafa’nın oğlu.
Mustafa’nın elini öpemedi.
Bense, babamın elini öpmeye gidiyorum.
Zeki Ertürk, ben yoldayken verdi acı haberi.
Gidemedim cenazeye. Hatta, Mustafa’yı arayamadım bile.
15 Temmuz şehitlerinin, Erol’un, Mustafa’nın, Abdullah’ın, öteki güzel oğulların ve kızların acıları taptaze.
Bize bir hüzün kalıyor… Bir de alabiliyorsak, ibret.