En öndeki sağ koltuk...
Görüyorsun abi bak koridor bile dolu. Sen bu hâlde İzmir’e kadar nasıl gideceksin?” Bayram öncesiydi. Otobüsler hıncahınç doluydu. Herkes bir formül bulup memleketine gitmek için her türlü...
Görüyorsun abi bak koridor bile dolu. Sen bu hâlde İzmir’e kadar nasıl gideceksin?”
Bayram öncesiydi. Otobüsler hıncahınç doluydu. Herkes bir formül bulup memleketine gitmek için her türlü sıkıntıya razıydı. O yıllarda şimdiki gibi uçak bileti almak her babayiğidin harcı değildi. İnsanlar otobüs bileti bulduğunda kendini bahtiyar hissediyordu. Böyle bayram haftasında ise biletler karaborsaya düşerdi. Ek seferler bile anında dolup taşar yolcular otobüsün koridorunda dahi yolculuk etmeye razı olduğu hâlde koridorlarda iskemlelerde oturmaya bile yer kalmazdı.
E şimdi ben ne yapacaktım? Bu otobüse mutlaka ama mutlaka binmeliydim. Muavin almak istemiyordu. “Yer yok abicim, yer yok!” diyordu.
O an muavinin iki dudağı arasındaydı yolculuğum. Gözümü gözlerine diktim. Yalvar yakar ricada bulundum:
“Bir kişiyim kardeşim, valizim filan da yok. Şurada bir kişi… Ne olur idare et beni… Haydi kırma bak…”