Mezhep ve devlet

Sünni Osmanlı ile Şii İran tarihlerinden birinin laik cumhuriyetle, öbürünün ‘İslam Cumhuriyeti’ ile sonuçlanmasını “tarih laboratuvarında” çok iyi izlemek lazım.

Değer yargılarımızı bir an kapıda bırakarak, laboratuvarda bir fizik deneyini gözlemliyor gibi… İkisi de Türkmen beyliği olarak yola çıktı. Şah İsmail ilaveten Safevi tarikatının reisiydi. Savaşlar ve artan toplumsal ihtiyaçlar ikisinde de kurumlaşma ve yasalar gerektirdi. Orhan Gazi’nin medrese kurması, Anadolu beyliklerinden hukukçuların (fakih) gelmesi… Şah İsmail’in vergi düzenlemesinden başlayarak Fars ve Arap kökenli Şii ulemayı görevlendirmesi… Fatih devşirme sistemini geliştirerek güçlü merkezi otorite kurdu. Devşirmeler Türk kültürüyle yetiştiriliyordu, yargı dili tamamen Türkçeydi. İran’da ise Şah İsmail ve çocuklarının geliştirmek istediği “merkezi otorite”nin bürokrasi ihtiyacı eğitimli Farslarla karşılandı. Aşiretten devlete yöneliş, ‘Farslaşma’ anlamına gelecekti.   

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Faiz ve güven sorunu 26 Nisan 2024 | 124 Okunma Şimşek’i savunuyorum 24 Nisan 2024 | 1.196 Okunma Anayasa tarihimizde Zühtü Arslan 21 Nisan 2024 | 1.045 Okunma Turgut Özal’ı anmak 19 Nisan 2024 | 886 Okunma 818 milyar TL zarar! 17 Nisan 2024 | 5.143 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar