Kalbin falı olur mu?

Kalp damar hastalıkları ülkemizin en önemli sağlık sorunlarından biri ve belki de en önemlisi. İstatistiklere bakılırsa bu hastalıklara yakalanma sıklığı söz konusu olduğunda rekor üstüne rekor...

Kalp damar hastalıkları ülkemizin en önemli sağlık sorunlarından biri ve belki de en önemlisi. İstatistiklere bakılırsa bu hastalıklara yakalanma sıklığı söz konusu olduğunda rekor üstüne rekor tazeliyoruz.
Gençlerde ve kadınlarda kalp damar hastalıkları sıklığında ilk sıraları kolay kolay bırakmıyoruz.
Bunun pek çok nedeni var ama en önemlisinin “bilgisizlik ve ilgisizlik” olduğu kesin. Çoğu hastalık gibi bu hastalıkları önlemeyi de, yönetmeyi de bilmiyoruz.
Beslenmemiz kötü. Aktivitemiz yetersiz. Kilo en önemli problemimiz. Stres, depresyon önde gelen sorunlarımız. Sigara içme konusu ise çok ama çok önemli bir yanlışımız, ayıbımız.
Durum böyle olunca da genetik mirasımız ne kadar sağlam olursa olsun kalp damar hastalıklarına yakalanma olasılığı otomatikman artıyor. Bu nedenle de uzmanların “kalp sağlığı” konusunda söylediklerini dikkatle, hem de büyük bir dikkatle dinlememiz gerekiyor.
Geçen hafta işte bu uzmanlardan biri, ünlü bir kalp damar cerrahı hocamız televizyonda tavsiyelerde bulunuyordu.
Ne var ki hocanın anlattıklarını dinledikçe ruhum sıkılmaya, içim kararmaya, yüreğim bunalmaya, daha da kötüsü kafam karışmaya başladı.
Kafa karışıklığımın nedeni şu oldu: Hocamız konuşmasının sonunda işi “kalp falı”na kadar getirdi. Önerisi de şuydu: “40’ını geçen herkes bir merkeze gidip kalbinin falına baktırmalı.”
Yani 40’ını geçen hemen herkes KORONER BT ANJİYOGRAFİ incelemesi yaptırmalı. Sizin de ilk tepkinizin “İşimiz fala kaldıysa yandık” şeklinde özetlenebileceğine eminim.
Ama gelin biz şu “kalp falı” konusunu biraz daha derinden inceleyelim. Hazırsanız buyurun...

Yürümeyi ve kalbimi seviyorum

Ulusal kalp organizasyonlarımız “toplumu kalp sağlığı bakımından bilinçlendirmek” amacıyla geçtiğimiz hafta çok güzel bir kampanya başlattı. Kampanyada “Kalbimi seviyorum, yürümeyi seviyorum” gibi hoş sloganlara yer verildi.
Bence biraz geç kalmış olsalar da doğru bir toplumsal bilinç çalışması.
Kalbimizin sağlığını sadece statinlere, yani kolesterol ilaçlarına emanet edemeyeceğimizi bilmeli, kalbi güçlendiren en önemli koruyucu önlemin “her gün düzenli yürümek” olduğunu ise aklımızdan asla çıkarmamalıyız.
Kalp kaslarını güçlendirmenin de, koroner arterleri plaklardan ve sertleşmekten koruyup trafiğe açık tutmanın da yolu öncelikle düzenli ve temposu giderek yükseltilen fiziksel aktivitelerden geçiyor. Kalp risklerinin en başında ise kolesterol değil başka faktörler yer alıyor.
Birinci sıraya sigarayı yazın. İkinci sıraya gizli ve açık kan şekeri yüksekliğini ve/veya insülin direnci problemini yerleştirin.
Üçüncü sırada ise mutlaka ama mutlaka hareketsizlik ve kilo fazlalığı sorunu olsun. Aşırı stresi, yüksek kolesterolü de bunlara ekleyin.
Özeti şudur: Kalp sağlığı söz konusu olduğunda düzenli egzersiz yapmak, özellikle de yürümek vazgeçilmez bir zorunluluktur. Bu nedenle kampanyayı planlayanlara “Geç kalsanız da hoş geldiniz” diyoruz.
Hedef “koruyucu sağlık” olduğunda biz de, bu sayfa da her zaman yanınızda olacak.
Çünkü YÜRÜME konusuna biz de çok önem veriyoruz ve çünkü KALBİMİZİ biz de çok seviyoruz. Kampanyayı düzenleyenlere binlerce teşekkür.
Bu kampanya kesinlikle başarılı sonuçlar verecektir.

Farkındalık haftası mı, korkutma haftası mı?

Her haftamızın ifade ettiği bir farkındalık zamanı söz konusu. Bir hafta kalp sağlığı haftasıysa öbür hafta meme sağlığı... Panik meselesi haline getirmedikçe sağlığın her alanını daha sık gündemde tutmakta fayda var. Ama burada da küçük bir ayrıntı var: Bu süreçleri planlayanlar bunları birer “bilgilendirme, anımsatma” olarak değerlendirmek yerine adeta bir tür korkutma, germe süreçleri haline getirebiliyorlar. Aman dikkat! Farkındalık haftalarımız, korkundalık haftaları haline gelmesin.

Hocam n’olur beni korkutma

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Hazzı ıskalamayın 09 Mayıs 2024 | 377 Okunma Mükemmel bir iyi yaşlanma hapı: Motivasyon 06 Mayıs 2024 | 523 Okunma Türkiye yaşlanıyor 04 Mayıs 2024 | 1.004 Okunma D3 mü K2 mi 02 Mayıs 2024 | 673 Okunma Ekmek mi şeker mi 29 Nisan 2024 | 1.494 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar