Mardin günlerimden...

Sabah kahvemin imansız gitmemesi için, tepeleme kahve dolu fincanı kapıp otelin terasına çıktığımda, aynı maksatla oraya çıkmış iki kişiyle karşılaştım.Yaşça benden daha...

Sabah kahvemin imansız gitmemesi için, tepeleme kahve dolu fincanı kapıp otelin terasına çıktığımda, aynı maksatla oraya çıkmış iki kişiyle karşılaştım.

Yaşça benden daha genç olanı, kahvesini de soğutmamaya çalışarak, cep telefonuyla habire fotoğraf çekiyor, benden yaşlı olanı ise, onun görüş açısını kapatmamak için biraz geride durarak, önünde serili bulunan muhteşem manzarayı seyretmeye çalışıyordu.

Işıktan sonra ufka ulaşan en hızlı şey bakış olsa gerektir. Zira göz açılır açılmaz hemen ufka ulaşır. Felsefecilerin, salt bakış dedikleri şeydir bu aynı zamanda; bu hızlı bakışla, göz, görülebilir olanın tamamını görebiliyorken, aslında hiçbir şeyi görememektedir.

İnsana mahsus bütün ve parça ilişkisinin temeli de burada yatmaz mı zaten: Herşeyi gören gözün, birşeyi görememeye mahsus körlüğü!

Bulunduğumuz teras, bu nazariyatı pratiğe aktarabileceğimiz uygun ortamların en iyisiydi.

Eli kulağındaki kışa rağmen, yeşil ve sarı tonlarınını henüz kaybetmemiş olan ovanın maverasında, salt bakışın keyfiyle mest olan gözler, terasın sağındaki Reyhaniye ve Ulu Cami ile solundaki Şehidiye Cami’nin minareleri arasındaki görünme tarzının ezeli bir rekabetine tanıklıkta karar kılarlar adeta.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
‘Beşikten mezara kadar ilim’ 19 Mart 2024 | 18 Okunma Nakşu’l-Fusus’un mana menzilleri 16 Mart 2024 | 202 Okunma Edebiyat çarkına çomak sokmak 14 Mart 2024 | 115 Okunma Sanatımıza edebiyat gömleği ne zaman giydirildi 12 Mart 2024 | 102 Okunma Bin bir yönlü okumalar 09 Mart 2024 | 88 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar