Ölümün gözlerinde çiçekler açar mı?
Dünya halinin koşuşturması içinde bazen hayat kimimize cimri davranır, bazen de müziğin ve şiirin cennetine çevirir kalbimizi. Ama bizi hiçbir zaman yalnız bırakmaz yeryüzünün o hiç bitmeyen ölüm...
Dünya halinin koşuşturması içinde bazen hayat kimimize cimri davranır, bazen de müziğin ve şiirin cennetine çevirir kalbimizi. Ama bizi hiçbir zaman yalnız bırakmaz yeryüzünün o hiç bitmeyen ölüm ve aşk senfonisi…
Ve aşkın ‘gizli kurban’ ateşi Novalis’in “Geceye övgüler”inde, Hölderlin’in deliliğe çekilen dizelerinde, Beethoven’in 9. Senfonisinde, Mozart’ın 40. Senfonisinde, Itri’nin Mevlevi ayininde ya da Bessie Smith’in ilahi tadındaki blues’larında sonsuza dek yanmaya devam eder.
İlk bakışta her ne kadar bir kafa karışıklığı gibi görünüyor olsa da muhtemelen Ramazan vesilesiyle yaşanan duygu yoğunlaşmasının bir sonucu olarak şu günlerde bir taraftan büyük Alman şairi Novalis’in şiirlerini okurken bir taraftan da Bessie Smith’in blues’larını dinliyorum.
Novalis’in şiirleri öylesine derinden akar ki onun dizeleri gökyüzünün derinliklerinde parıldayan dünyalarla doludur. Ama aynı zamanda ölüme çekilip olağanüstü çiçekler açar dizelerinde…
/Ölüme duyulan...