Ortodoks solu ve merdiven altı İslamcılığı aşamazsak…
Türkiye, uzun yıllardır demokrasi kültürünü içselleştiremediği için çağın değişim hızına bir türlü ayak uyduramıyor. Demokratik değerlerin bir anlam ifade etmediği bir...
Türkiye, uzun yıllardır demokrasi kültürünü içselleştiremediği için çağın değişim hızına bir türlü ayak uyduramıyor. Demokratik değerlerin bir anlam ifade etmediği bir ülkede, doğal olarak çatışmacı ve kutuplaştırıcı zihniyetin hakim hale gelmesi kaçınılmaz oluyor.
Bu yüzden de her seferinde “Galiba bu kez makus talihimizi yenip herkes gibi biz de normal bir ülke olacağız” diye umuda kapıldığımız anlarda bütün hayallerimiz tuzla buz oluyor ve ideolojik ezberlerimize geri dönüyoruz.
Nasıl bir talihsizliktir ki zengin ve dinamik bir beşeri sermayeye sahip olan bu ülke, ideolojik mahallelerin ışıksız duvarlarından dışarı çıkamayan örümcekli zihniyet yüzünden ekonomide, hukukta, insani değerlerde kan kaybetmeye devam ediyor…
Galiba esas problemimiz sadece ‘ideolojik mahalleler’le sınırlı da değil. Zira 1970’li, 80’li ve 90’lı yıllarda da farklı ideolojik ve kültürel kesimler vardı ama o günün siyasetçileri, düşünce insanları, sanatçıları, edebiyatçıları her zaman ortak bir dil bulmayı başarabilmişlerdi.
Özellikle sanat-edebiyat dünyasında farklı inanç ve kültürel iklimlerden gelen şairler, hikayeciler birbirlerinin hangi...