Liyakatli insanlar cezalandırılırsa
Yaşanabilir bir toplum inşa etmede her zaman hukukun üstünlüğünün olmazsa olmaz şart olduğunu, ehliyet ve liyakatin esas olması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Tarihin bütün dönemlerinde yaşanan tecrübeler...
Yaşanabilir bir toplum inşa etmede her zaman hukukun üstünlüğünün olmazsa olmaz şart olduğunu, ehliyet ve liyakatin esas olması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Tarihin bütün dönemlerinde yaşanan tecrübeler göstermiştir ki, sistemin adı ne olursa olsun asgari ahlaki ve hukuki şartları oluşturmadan hiçbir toplumun huzur ve refah içinde yaşaması mümkün değildir. Aslında gerek siyasal iktidarlar, gerekse toplumun farklı kesimleri hukuk ve liyakatin önemli olduğunu bilirler, hatta her vesileyle bunun altını da çizerler. Ancak bu ilkeleri hayata geçirebilmek bir zihniyet değişimiyle mümkün olduğu için, uygulamada statükocu zihin yapılarını aşmak mümkün olmamaktadır. Maalesef Türkiye gibi sağ ve sol Ortodoks cemaat yapılarıyla örülmüş toplumlarda bırakın liyakatin esas alınmasını, liyakatli olmanın cezalandırılması bile her zaman mümkündür. Çünkü kimilerine göre Kemalist paradigmaya göre amel etmeyenler ehliyet ve liyakate sahip olsalar da devlet içinde önemli görevlerde yer almaları çok makbul değildir. Muhafazakar ve dindar çevreler için ise, liyakatli olmanın kriteri kendi dünya görüşleriyle birebir örtüşmekten geçmektedir. Ne yazık ki böyle bir sosyolojik gerçekliğin üzerine oturan toplumlarda liyakat kriterlerinin belirlenmesi de çok kolay değildir. Kuşkusuz bu durum aynı zamanda Doğu toplumlarının en karakteristik özelliklerinden birisidir. Yani Türkiye gibi toplumlarda liyakat rasyonel akla göre değil, sağ ya da sol cemaatçi yapıların reflekslerine göre belirlenmektedir.