Keşke dindarlara biraz caz dinletebilsek
Siyahi bir cazcı olan Archie Shepp’in şu cümlesini okuduğumda cazla olan akrabalığımın daha da güçlendiğini hissediyorum: “Caz, insan cesaretinin zaferinin bir sembolüdür, o bataklığa rağmen ortaya...
Siyahi bir cazcı olan Archie Shepp’in şu cümlesini okuduğumda cazla olan akrabalığımın daha da güçlendiğini hissediyorum: “Caz, insan cesaretinin zaferinin bir sembolüdür, o bataklığa rağmen ortaya çıkmış bir zambaktır. ” Bugün cazın yaşayan en büyük efsanesi olarak bilinen Ahmad Jamal’in piyanosundan dökülen o muhteşem şiirin kıyılarında dolaşacağım. Yıl 2011 Ağustos ayındayız, Topkapı Sarayı I. Avlu ve Yıldız Sarayı Has Bahçe’de “Ramazanda Caz” etkinliği kapsamında İstanbul’a gelen Ahmad Jamal’i dinliyorum. Büyük piyanist taburesinin üzerinde dimdik oturuyor, bileklerini sarkıtışı sakin, güçlü ve kararlı bir duruşu var. Kolları yankılanan ses tayfını kucaklayacakmış gibi duruyor sanki. . . Bütün piyanoyu baştan sona süpüren elleri, sofistike duraksamaları ve benzersiz ritmik partisyonları ile bir caz standardı yaratıyordu adeta. O gün Ahmad Jamal’in tıpkı albümünün, parçasının ismi gibi duadan sonra (After Fajr) terennüm edercesine çaldıklarını dinlemek kutsal bir ana tanıklık etmek gibiydi.