John Adams’ın hikayesi adaletin terazisi
Bazen bir hikaye, anlatmak istediklerimizi hiç öyle dolambaçlı yollara sapmadan en net haliyle ortaya koyar. Tabirimi caiz görün ama, adeta kelimeleri ve anlamı zihnimize çivi gibi çakar. Her zaman adalet konusunda özellikle İslam...
Bazen bir hikaye, anlatmak istediklerimizi hiç öyle dolambaçlı yollara sapmadan en net haliyle ortaya koyar. Tabirimi caiz görün ama, adeta kelimeleri ve anlamı zihnimize çivi gibi çakar. Her zaman adalet konusunda özellikle İslam toplumlarındaki fukaralığın altını çizerken, Batı toplumlarının demokratik hukuk devleti konusunda önemli mesafe kaydettiğini, İslam dünyasının ise evrensel normlarda bir adalet sistemi inşa edemediği söyleriz. Ve sonra da sorarız; Kuran’ın adalet konusunda çok net emri olduğu halde neden Müslümanlar bu haldeler? Evet, özellikle İslam’ın ilk yıllarında yani dört halife dönemindeki uygulamalar, Kuran’ın tekrar tekrar vurguladığı adalet ilkesinin adeta yansıması niteliğindedir. Ancak sonrasında, Emevi ve Abbasi dönemleri dahil bütün siyasal otoriteler hukuku araçsallaştırarak, bir bakıma iktidarlarının manivelası haline dönüştürmüşlerdir. Ve ne yazık ki bugün geldiğimiz noktada, İslam ülkelerinde insanların hakkını, hukukunu, özgürlüklerini teminat altına alacak evrensel nitelikte bir adalet sisteminin olmadığını söylemek dışında umut verici bir cümle kurmaya takatimiz bile yok. Peki biz başaramadık, Batı nasıl başardı? Galiba bu noktada, John Adams’ın hikayesi Batı’nın hukuk sorununu nasıl hallettiğini göstermesi açısından hepimiz için ibret verici örnek. John Adams’ın hikayesi (Join or die-Katıl ya da öl-) HBO televizyonunda dizi olarak yayınlandı. Hikaye 1770 yılının soğuk karlı bir kış gününde Boston’da başlar. Amerika’nın bağımsızlık savaşı ve kuruluş aşamasındaki ilk 50 yılını konu alan mini dizi, tüm bunların etrafında idealist avukat John Adams’ın, ABD’nin tarihteki ikinci başkanlığına kadar yükselen politik hikayesi ve dramatik aile hayatına uzanıyor.