Hamaset ezberlerimizden kurtulamadık…
Kabul etmesi zor belki ama çoğu kez farkına varmasak bile geçmiş travmalarımız geleceğimizi şekillendirmede önemli bir yer tutar. Freud’un ayrıntılarıyla ortaya koyduğu gibi hepimiz çocukluk dönemlerimizde...
Kabul etmesi zor belki ama çoğu kez farkına varmasak bile geçmiş travmalarımız geleceğimizi şekillendirmede önemli bir yer tutar. Freud’un ayrıntılarıyla ortaya koyduğu gibi hepimiz çocukluk dönemlerimizde yaşadığımız hayal kırıklıklarıyla hayatı tanırız. Bazen insan yetişkin olmakta zorlanır, yaşça değil ama akıl ve ruhça yetişkin olmak hiç kolay değildir.
Eğer bu yetişkin olamama hali toplumun çoğunluğu tarafından paylaşılan bir durum haline gelirse, çok olmanın getireceği sanal meşruiyetle birlikte giderek tek tek bireylerin sahip olduğu nitelikleri de örten çok farklı bir bütünsellik manzarası ortaya çıkar. İşte bu travmatik halin yarattığı öfke, tahammülsüzlük ve korkuların var ettiği güvensizliği susturmak için insan mutlak gücün sadece kendi uhdesinde olduğu gibi bir hezeyana kapılır.
Açıkça ifade etmek gerekirse Türkiye’nin şu anda giderek artan milliyetçi, otoriter ve hamasi söylemlere teslim olması, hayatının hiçbir döneminde travmalarıyla yüzleşemeyen bir yetişkinin, korkularından kaçmak için ergenlik ve çocukluk dönemi reregresyonuna benzemektedir.
Maalesef eğitim sistemimiz, genel olarak travmatik bir temel üzerine bina edilmiştir. Bu anlatıma...