Hâlâ haber özgürlüğünü tartışıyoruz
Yıllardır yasalarımızdaki ifade özgürlüğüne, basın ve eleştiri özgürlüğüne getirilen sınırların kaldırılmasını bizim de gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi...
Yıllardır yasalarımızdaki ifade özgürlüğüne, basın ve eleştiri özgürlüğüne getirilen sınırların kaldırılmasını bizim de gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi doğuştan sahip olduğumuz özgürlüklerimizin garanti altına alınması gerektiğini tartışıyoruz. Bu konuda farklı iktidarlar tarafından yasalar çıkarıldı, biraz olsun nefes almaya çalıştık. Sonra devletin ve rejimin tehdit altında olduğu gibi “derin hassasiyetleri” bahane ederek özgürlük-güvenlik dengesini unutup özgürlüklerin alanını daraltmaya devam ettik. Hatırlayalım, özgürlüklerin önünün kapatıldığı bir ülkenin kalkınmasının mümkün olmadığına inanan rahmetli Turgut Özal, ülkede yıllarca büyük mağduriyetlerin yaşanmasına vesile olan o meşhur 141, 142 ve 163. Maddeleri değiştirerek özgürlükler konusunda önemli bir ferahlama sağlamıştı. Ancak özünde “vesayetçi” genler barındıran devlet, yeni tehdit argümanları bulmakta gecikmedi ve bu kez de 301. Maddeyi keşfetti ve bu madde üzerinden özgürlükçü düşüncenin, ifade özgürlüğünün ve eleştirinin önü kapatılmaya devam edildi. Sonra AK Parti iktidarı devletin “vesayetçi genleri”ne karşı reformist bir adım atarak bütün ezberleri bozdu ve dedi ki: “Temel hak ve özgürlüklerin, sadece anayasal ve yasal güvenceye alınması ile yetinmeyip, fiilen uygulanması ve siyasal kültürümüzün yerleşik bir boyutu olarak güçlenmesi yönünde çaba sarf edecektir. ” Gerçekten de bu konuda ciddi yasal değişimler gerçekleştirdi ve önemli bir bölümünü de hayata geçindi. Ama sonunda AK Parti de giderek özgürlükçü reflekslerini kaybederek, “devletin manevi şahsiyeti”ni ve bekasını korumak için basın özgürlüğünün ve eleştirel düşüncenin önündeki barikatları yükseltmeyi tercih etti.