En çok satan hikayemiz Haçlı zihniyeti...
15. ve 16. Yüzyıldan itibaren Müslüman dünyanın pozitif bilimler, hatta İslami bilimlerde gerileme sürecine girmesinin Batı ile arasındaki mesafenin negatif anlamda açılmasına yol açtığını hepimiz biliyoruz.
15. ve 16. Yüzyıldan itibaren Müslüman dünyanın pozitif bilimler, hatta İslami bilimlerde gerileme sürecine girmesinin Batı ile arasındaki mesafenin negatif anlamda açılmasına yol açtığını hepimiz biliyoruz. Kuşkusuz mesafenin giderek açılması sadece geri kalmayı doğurmamış, aynı zamanda Batı’nın emperyal heveslerini de tetiklemiştir.
İşte bu emperyal heveslerin, özellikle 20. Yüzyılda yol açtığı travmalar yüzünden Müslüman toplumlar, modern dünyada yaşanan gelişmeleri, değişimleri anlama konusunda ne yazık ki gerekli çabayı gösterememişlerdir.
Evet, Batı’nın geçmişteki emperyal hevesleri yüzünden Müslüman toplumlarda büyük acılar yaşanmış ve bu yüzden de Batı’ya karşı ciddi bir nefret birikimi oluşmuştur. Ancak nefretin kalıcı hale gelmesi doğal olarak Müslümanların reel dünya ile bağlarının kopmasına yol açmıştır. Elbette yaşanan travmaları yok sayamayız, ama dünyanın dışında da kalamayız.