Dede Efendi ile Beethoven’ı el ele tutuşturan dahi Şerif Muhiddin…
Dünyanın harikulade kokularını duymak için her zaman ruhumuza iyi gelen şarkılar dinlemek isteriz. Bu bazen bir türkünün bize ait olan dizeleridir, bazen Miles Davis’in trompetinden dökülen melodilerdir, bazen Bach’ın...
Dünyanın harikulade kokularını duymak için her zaman ruhumuza iyi gelen şarkılar dinlemek isteriz. Bu bazen bir türkünün bize ait olan dizeleridir, bazen Miles Davis’in trompetinden dökülen melodilerdir, bazen Bach’ın muhteşem bir bestesidir, bazen Itri’nin, Dede Efendi’nin deruni ahengindeki tınılardır, bazen de Şerif Muhittin Targan’ın uduyla yüreğimize dokunun nağmeleridir.
Çünkü müzik, tıpkı bir bebeğin gözünü aralayışından daha yumuşak o mavinin yürekleri ateşle yakıp tutuşturan göksel kokusunu katar hayatımıza… Çünkü müzikle o baştan çıkarıcı, yıldız yıldız çiğle döşenmiş, başı dumanlı nisan mavisinin sesini duyarız içimizde. Ve dünün acılarını örtüp bizden gizleyen, yarını ise hayallere saklayan bir güce sahiptir müzik… Çoğu zaman da acılarımızın ateşinden daha tazedir.
Geceleri usul usul kaldırımlara vuran, dünyanın bu tarafında bir başka türlü yananlara şarkılar söyleyen, evlerin pencerelerinden arzulu fısıltılarla geçen, yaprakların arasına gizlenmiş kuşlara masallar anlatan, omuzlarımızı okşayarak ırmaklara akan bir yağmur senfonisidir müzik…
Eğer aşkları yeniden...