Akpınar, Telli, Öztürk

Önce şu: Metin Akpınar’ın bir televizyon kanalında sarf ettiği sözlerin pek çoğunu sorunlu buldum. Darbeden neredeyse özlemle bahsetmesi, Türkiye’nin bir faşizm devleti olduğunu ihsas etmesi, iç savaş...

Önce şu: Metin Akpınar’ın bir televizyon kanalında sarf ettiği sözlerin pek çoğunu sorunlu buldum. Darbeden neredeyse özlemle bahsetmesi, Türkiye’nin bir faşizm devleti olduğunu ihsas etmesi, iç savaş beklentisi, sekülarizm övgüsü, gergedan benzetmeleri falan en hafif tabirle bir “tiksinti duygusu” oluşturdu bende.

Sonra da şu: Metin Akpınar’ın ettiği bu sözler yüzünden bir savcı tarafından ifadeye çağrılmasını da çok sorunlu buldum. Netice itibariyle kişilerin saçma sapan konuşma haklarının olduğunu düşünüyorum. Elbette ifade özgürlüğünün sınırları bellidir. Ancak nerdeyse baştan sona dinlediğim o konuşmasında Metin Akpınar’ın bu sınırı aştığı kanaati oluşmadı bende. Saçma sapan konuşuyor, hepsi bu.

Dahası: Müjdat Gezen, Uğur Dündar, Fatih Portakal, Metin Akpınar, Yılmaz Özdil ve benzeri isimlerin çok işe yaradığını düşünüyorum ben. Türkiye’nin değişimine, yenilenmesine ayak uyduramayan, dahası buna ayak direyen kitlelerin gazını alma görevini üstleniyorlar. İmza gününde Yılmaz Özdil’in boynuna sarılıp hüngür hüngür ağlayan o kız mesela bir varlık, bir varoluş alanı buluyor kendisine bunu yaparak. Malumunuzdur ki o varlık ve varoluş alanının sağlıklı şekilde ilerlemesi milyon tane tehlike bertaraf eder memlekette.

Önce şu: Şair Ahmet Telli’nin neredeyse hiçbir politik fikrine, hiçbir siyasi görüşüne katılmam. Irk temelli kötü bir Kürtçülük söylemi vardır bana kalırsa. Çağdaş sosyalizmin epeyce önce bıraktığı bir “kötü ezberler silsilesi” ile konuşur. Beğendiğim birkaç şiiri olduğu doğrudur ama şair listemde de yer almaz. Fazla romantik bulurum şiirlerini ve şiirde fazla romantizm hiç bana göre bir şey değildir.

Sonra da şu: Hacettepe Üniversitesi rektörlüğünün izin verdiği, salon tahsis ettiği bir etkinlikte bir grup insanın Ahmet Telli’nin konuşmasına izin vermemesi, onu ölümle tehdit etmesi her bakımdan aptalcadır. Bunun yakışanı o salona oturup, sorularla, hatta belki daha şık bir takım protestolarla Ahmet Telli’ye karşı görüşlerini ifade etmektir.

Dahası: Adaletin tecelli etmesini istemek başka, bunun için kafamıza estiği gibi bir yöntem belirlemek bambaşka bir şeydir. Doğrusu, söylenenler doğruysa ve etkinlik alanına Apo posterleri v.b asıldıysa bu suçtur ve bu suçun karşılığı vardır, olmalıdır. Bu işi yapanlar hak ettikleri cezayı almalıdırlar. Ancak dağ başı yöntemleriyle değil, hukukla. Hatta Ahmet Telli’nin konuşmasında da terör örgütü propagandası varsa bu da cezaya konudur elbette. Ancak toplanıp protesto ederek konuşmasına müsaade etmemek bir cezalandırma yöntemi değildir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sosyal çürüme yazıları 4: Ahlâkî pozculuk cumhuriyeti 23 Nisan 2024 | 434 Okunma Sosyal çürüme yazıları 3: Şişirilmiş dudaklar cumhuriyeti 20 Nisan 2024 | 908 Okunma Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti 16 Nisan 2024 | 954 Okunma Yavaş orman 14 Nisan 2024 | 291 Okunma Sosyal çürüme yazıları 1: Üçüncü sayfa cumhuriyeti 13 Nisan 2024 | 759 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar