Davete icabet

Türkiye’nin IŞİD konusunda şu anki adımı çok daha önce atması bekleniyordu. IŞİD’le sınırdaş olmak hiçbir aklı başında devletin isteyebileceği şey değil. Hele kendi sosyolojik...

Türkiye’nin IŞİD konusunda şu anki adımı çok daha önce atması bekleniyordu. IŞİD’le sınırdaş olmak hiçbir aklı başında devletin isteyebileceği şey değil. Hele kendi sosyolojik tabanınız içinde de bu örgütün cihadi selefiliğini benimsemeye yatkın hayat anlayışları varsa. Mesele müdahalenin genişliği ve ‘derinliği’ konusunda ABD ile anlaşabilmekti. Görünen o ki iki haftalık görüşmelerin sonunda ABD Türkiye’nin pozisyonuna artık çok daha yakın. Sınırdaki IŞİD saldırısı ve angajman kurallarının hatırlanması sadece bir gerekçe oluşturması açısından anlamlı. 

Ancak Türkiye’nin müdahalesi IŞİD’i aşarak Kandil ve civarındaki kampları da içerdi. Bu Çözüm Süreci’nin bittiğinin hükümet tarafından da tescilidir. Oysa hükümet bu sürecin bitmemesi için çok direndi. PKK’nın Çözüm Sürecine karşı olduğu bilinmesine rağmen, örgütün Doğu ve Güneydoğu’da iş dünyası ve doğrudan vatandaş üzerinde oluşturduğu ağır baskıya olabildiğince tahammül edildi. Beklenti HDP’nin görece özerk bir tutum alabilmesi ve muhatap olmayı becerebilmesiydi. 
Ancak Kobani bahanesiyle 50 kişinin ölümüne neden olunan olay, HDP’nin PKK elinde kişiliksiz bir oyuncak olmaya doğru sürüklendiğini ima ediyordu. Nitekim seçime gidilirken HDP açıkça Çözüm Süreci’ni bir yana bırakarak AKP karşıtlığını kendisine bayrak yaptı. HDP’liler çözümün artık bir devlet politikası olduğu önermesini tekrarlarken bunun gerçek olmadığını herhalde biliyorlardı. Çünkü çözümü ‘devlet politikası’ haline getiren AKP ve bu iradeyi dışarıda bıraktığınız anda devlet alanında bir barış hevesi olduğu söylenemez. 
Seçim sonrasında ise Demirtaş’ın her ‘farklı’ durma teşebbüsü anında Kandil tarafından engellendi. Bu da yetmedi Kandil yöneticilerince gerçekten sadece ‘abuk sabuk’ sıfatını hak eden bir içerikle ‘devrimci halk savaşı’ çağrıları yapılmaya başlandı. Cizre katliamı sonrasında iki polisin evlerinde öldürülüp bunun Cizre’nin intikamı olarak sahiplenilmesi ise örgütün artık savaş istediğini çok açık olarak ortaya koydu. 
Kürt siyaseti giderek arkaik sol romantizmin toplu intihar içgüdüsünü ‘strateji’ haline getirmiş gözüküyor. Kendi devletini kuruyor olma hayali, ABD’nin bile yanlarında olduğu değerlendirmesi ayakları yerden havalandırdı. Türkiye’ye İran perspektifi üzerinden bakmak belki de rasyonel gözüken bir çerçeve sağlıyordu, ama ABD/İran ve ABD/Türkiye ilişkilerindeki adımlardan sonra şimdi yeni bir evrenin eşiğindeyiz…      

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Şu malum ‘bilge kral’ meselesi 24 Haziran 2018 | 5.330 Okunma Yeni bir nefes için… 22 Haziran 2018 | 2.662 Okunma Halledilemeyen bir travma olarak... 21 Haziran 2018 | 1.451 Okunma Büyüme fetişi 19 Haziran 2018 | 1.278 Okunma Dönüşü gözükmeyen yolda… 17 Haziran 2018 | 6.188 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar