“Eşim de önce üzüldü sonra benim
bunalımlarım yüzündün hayat ona da kâbus oldu...”
Babam eşraftan bir kimseydi.
Çocukluğumuzdan beri bize de dinî konuları öğretmiş iyi bir evlat
olarak yetiştirmeye çalışmıştı... Hani derler ya denizin kıymetini
bilmeyen balık misali biz babamızın kıymetini bilemedik… Babamıza
karşı asla ukala bir tavrımız söz konusu olmamıştır ama doğrusunu
söylemek gerekirse tam manasıyla onun istediği, arzu ettiği gibi
bir kişi olduğumuzu da söyleyemem...
Yaşımız ilerleyip de, kendi
başımıza hayata atıldığımızda, öğrendiklerimizle amel etmeyi yani
bildiklerimizi hayatımıza uygulamayı tamamen bırakmış dünya
işlerine dalmıştık...
Tamam, içimizde bu hâlimize karşı
bir üzüntü her zaman vardı ama ibadet etmenin hele de günümüzün
şartlarında nefsimize çok ağır geldiği de bir
gerçekti...