“Öncelikle hayatı bize kıymetli
kılan Rabbime sonsuz hamd ve şükürler olsun...”
Eskilerde büyüklerin sözleri
dinlenir saygıda ve sevgide kusur edilmezdi. Sene 1980’ler... Genç
ve güzel bir kız çocuğu... Evlilik yaşı yeni geldiğinde babası,
gelen görücülere kızını verir. Bu duruma kızın gönlü olmasa da baba
kararlıdır. Babasının ısrarına karşı duramaz. Kısa süre nişanlılık
döneminden sonra düğün günü gelmiş çatmıştır. Düğün, dernek yapılıp
baba ocağından, ayrılan gelinliğiyle kocasının evine giden tabii bu
süreçte evleneceği insanı hiç görmemiştir. Düğün günü görmüştür.
İlk olarak kayınvalidesi karşılar gelini. Karşılıyor da nasıl bir
karşılama? Eve giren gelin, karşısında kayınvalide, yatakta yatan
genç bir kadın ve üç çocuk… Kayınvalidesi tanıştırır. “Bu yatan
benim gelinim, senin de kuman… Geçirmiş olduğu hastalıktan dolayı
felç kaldı. Bu üç çocuk da oğlumun… Sen bunlara hem annelik hem de
ablalık yapacaksın!..”
Gelin kız büyük bir hayal
kırıklığı yaşasa da naz yapacak, geri dönse kabul edecek kimsesi
olmadığı için her şeyi Allaha havale...