“Birkaç neslin, içinde hayata
merhaba dediği, duvarlarına anıların, köşelerine seslerin sindiği
bir yuvadır evler”
60'lı yılların çocuk adımlarında,
her mahallede onlarca bulunan ahşap İstanbul evlerinin, yıkılmaya
yüz tutan, viraneye dönüşenlerinin içinde oynardık.
Kendimizce sırların saklandığına
inandığımız bodrum katlarında, tavanı yüksek odalarda ayak
uçlarımıza basarak yürür, gıcırdayan merdivenlerden üst katlara
çıkardık.
Şimdi parayla alınması zor tavan
kabartmalarına, tırabzan başlıklarına ilgisizce bakar, dövme
demirden yapılmış balkon korkuluklarına asılır, sağa sola atılmış
kakmalı masif dolapların üstlerinde zıplayıp iyice
kırardık.