Ne deve ne de kuşa benzemeyen bir garip sisteme geçildi
maalesef. Sn. Hüsamettin Cindoruk’un bu bir “Afrikacı, Habeşistan
benzeri, otoriter, çağdaş demokrasilerle alakası olmayan tek adam
rejimidir” diyerek eleştirdiği yeni düzende, devletin oturmuş
kurumlarının, geleneklerinin, teamüllerinin tam anlamıyla alt-üst
olacağı daha ilk günden anlaşılıyor.
Yani devletin çivisi çıkmış vaziyette ne yazık ki.
Bana okurlarımızdan ve dostlarımdan “yeni kabine” ile ilgili
düşüncelerimi soranlar oluyor sıklıkla. Bana göre ortada bilinen
anlamıyla ne bir “Kabine” ne de bir “Bakanlar Kurulu” falan
yok.
Yani Bakanlar Kurulu’nun ortak akıl ve sorumlulukla bir “Bakanlar
Kurulu Kararnamesi” çıkartma yetkisi dahi bulunmuyor, Meclis’ten
güvenoyu bile almıyor.
Kooperatifler bile “sınırlı-sorumlu” olarak kurulup, faaliyet
gösterirken, Cumhurbaşkanı ve Bakanların yeni dönemde neredeyse
sınırsız-sorumsuz olacakları anlaşılıyor. Çünkü denetim- şeffaflık
vb. büyük ölçüde yok edilerek, hayata geçirilmesi imkânsız bir
şekilde güçleştirilmiş durumda ne yazık ki.
İlan edilen Bakanlar listesinden bana göre öncelikle yandaş
müteahhitler ve yobaz tarikatlar çok memnun olmuşlardır. Tabii bir
de akrabayı taallukat elbette.
Sosyal medyada dolaşan ve bana da gönderilen bir iletide, “Republic
of Family” (Aile Cumhuriyeti) benzetmesiyle ironi yapılıyordu
vatandaşlar arasında.
Hiç mi olumlu bir şey yok derseniz, “Hayır” var derim.
O da geçmişte A. Babacan’ı, son dönemlerde ise, M. Şimşek’i
neredeyse “Şeyhleriymiş” gibi pompalayan, parlatmaya çalışan, sıcak
paracı, neo-liberal piyasa tapınıcısı çevrele...