TÜRKİYE’de artık tıkanma noktasına gelmiş olan, altta kalanın
canının çıktığı, finansal manüplasyon ve spekülasyonlarla üretimden
kopuk bir biçimde gelişen ve giderek kumarhane kapitalizmine
dönüşen neoliberal ekonomik anlayışta nedense hala ısrar
ediliyor.
Küreselleşmeyi adeta bir kader gibi gören ve gösteren zihniyetin
piyasa tapınıcılığı artık anlamını ve gerçekliğini yitirmiş durumda
hâlbuki.
Yeni ve üretken bir ekonomi anlayışını, yeni alternatif
politikaları hayata geçirmek gerekiyor.
Kamu ve özel sektörün birbirine tercih edilmek zorunda kalınmadığı,
planlama ile piyasadan birisine mecbur olunmayacak bir karma
ekonomik model ihtiyacı artık günümüzde ülkenin de ekonomimizin de
bir gerçeği çünkü.
Küreselleşmeyi ve/veya globalleşmeyi bir saplantılı ideoloji haline
getirmeye hiç gerek yok.
Evet, dünya teknolojinin ve ekonominin gelişmesine uygun olarak
herkes için ulaşılabilir oldu. (havayolları, WhatsApp, Facebook vb
sosyal medya iletişim kanalları vs.)
Ama bu, hemen her alanda küreselleşmeye mahkum olunacağı anlamına
gelmemeli.
Ülkemizin ve ekonomimizin gerekleri ve ihtiyaçlarına göre hem
global hem de yerel politikalar bir arada uygulanmalı,
uygulanabilir.
Bakın bugün Çin Devlet Başkanı serbest rekabetçi-bir ekonominin
yararlarından bahsederken, piyasacılığın mabedi ABD’nin Başkanı ise
hemen her alanda korumacılık yapmaya çalışıyor.
Bana göre ikisi de kendi ülkelerinin ulusal yararları bakımından
doğru olduğunu düşündükleri adımları atıyorlar.
Dahası İngiltere ulusal çıkarını öne çıkararak AB’den ayrıldı ve
Brexit sürecini başlattı. Fransa’da, Macaristan’da yine ulusal
çıkarları savunan milli eko...