Bugün içine sürüklendiğimiz ekonomik koşullarda hem reel sektör,
hem de hane halkı ağır biçimde borçlu.
İktidar ise, borç sarmalını teşvik eden, daha uzun vadelerle, daha
çok borçlanmayı özendiren borcu yeni borçlanmalarla kapatmayı
teklif eden bir anlayış içinde.
Ekonomide Damat Bakanın söylediği gibi "yeni hikaye" falan
yazılmıyor, yazılamaz. Gidişat 2 çeyrek üst üste eksi büyümeye yani
ekonomik küçülmeye yani teknik olarak resesyona doğru ne yazık
ki!
Damat Bakan’ın anlamadığı veya anlamak istemediği sorun şu ki,
artık Türkiye’ye bol- ucuz ve sıcak döviz girişi "hikayeleri"
bitti.
Daha çok dış borçlanma ve kredi ile büyümek artık kolay değil.
Üretim, sanayiden-tarıma kadar hemen her alanda çökmüş vaziyette.
Beton ekonomisi de artık dibe vurdu.
Böyle giderse, kur şoku, reel sektör ve borç odaklı olarak başlayan
ekonomik krizin, giderek banka bilançolarındaki aktiflerin
donuklaşmasına ve bilançoların da bozulmasına yol açılabileceğinden
endişe ediliyor.
Zaten kur şokları ve daralan ekonomi nedeniyle, geri dönmeyen,
fiilen batık ve donuk ama suni teneffüsle, konkordato, yeniden
yapılandırma vs. yöntemlerle yüzdürülmeye çalışılan firma
kredilerinin banka bilançolarında bozulmaya neden olma ihtimali
giderek artıyor.
Uluslararası kreditörlerinin ve yatırımcıların Türk ekonomisine
olan güvenleri, yatırım ikliminin ortadan kalkmış olması nedeniyle
giderek erozyona uğruyor maalesef.
Öte yandan, fiyatlara, piyasaya müdahale etmek de nafile bir iştir.
Bunun adına emir-komuta ekonomisi denir ki, yürümesi ve
sürdürülmesi mümkün değildir.
Bilinmelidir ki...