ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu ziyaretiyle yeni bir
dönem başladı, saflar keskinleşti, tansiyon iyice yükseldi. Bir
yanda Katar’ın ablukaya alınması diğer tarafta Suudi Arabistan ve
İran arasındaki tehlikeli tırmanış. Katar, Körfez’in çok küçük ama
ekonomik açıdan en etkili aktörü durumundaydı. Adeta süper güç gibi
oyun kurucu rolüne soyunmuştu.
Arap dünyasından 10’a yakın ülke ani bir kararla Katar’ı
terörü desteklemekle suçladı ve ilişkilerini askıya aldı. Diğer
taraftan İran ve Suudi Arabistan karşılıklı olarak birbirlerini
suçluyor. Tam da bu sırada İran’da dün 12 kişinin hayatını
kaybettiği terör eylemleri meydana geldi.
Mezhep tartışmaları, nüfuz mücadelesi ve terörün finansmanı
suçlamalarıyla bölge ülkeleri yeni bir savaşa girişebilir. Bu
aşamada Türkiye’nin tutumu kritik önemde.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sık sık Körfez ülkelerine
ziyarette bulunuyor. AK Parti’nin Ankara’daki geleneksel
büyükelçiler iftarında Erdoğan Katar’a yaptırım uygulanmasına karşı
olduğunu açıkça ilan etti. Fakat durum oldukça karmaşık.
Erdoğan böyle bir ortamda kişisel etkisini ve Türkiye’nin
gücünü bölgesel tartışmaların yatıştırılması için kullanacaktır
diye düşünüyorum. Erdoğan şu ana kadar Rusya lideri Vladimir Putin
ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron dahil çok sayıda devlet
başkanıyla krizin barışçı yöntemlerle aşılması için temas
kurdu.
Gelişmelere göre Erdoğan bu konuyla ilgili sürpriz ziyaretler
yapabilir.
Türkiye’nin bir blokun yanında yer alması ve açıkça diğer
tarafı karşısına alması beklenmemeli. Suriye ve Irak krizinin ağır
sorunlarıyla mücadele verirken ilave sorunlarla karşılaşmak
istemeyiz.
İran ve Türkiye ilişkilerinin ilginç bir yanı var. Tahran ve
Ankara, Ortadoğu’da rekabet halinde ancak iki ülke bölgesel
istikrarsızlık ve çatışmalar konusunda işbirliği de yapıyor.
Nitekim Rusya, İran ve Türkiye’nin işbirliğiyle başlatılan Astana
süreci Suriye krizinin çözümünde hâlâ umut olarak masada
duruyor.