Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dünkü
“Fırat’ın doğusunu terör örgütlerinden temizlemek için
harekatımıza bir kaç gün içinde başlayacağız”
açıklamasından yarım saat önce önemli bir diplomattan
Suriye’deki durumu dinledim.
ABD Dışişleri Bakanı’nın Suriye Özel Temsilcisi Jim
Jeffrey’nin Ankara ziyareti üzerinden
henüz bir hafta geçmişti. Uzun süren heyetler arası görüşmeler
gerçekleştirilmiş, o görüşmelerin sonunda
Türkiye’nin ve ABD’nin asgari
müşterekleriyle uzlaştığı bir açıklama yapılmıştı.
Konuştuğum diplomat, Amerikalılardan yakınıyordu.
“Ankara’da doğru söyler, Suriye’de şaşar” diye
özetleyebileceğim bir Amerikan tavrı ile karşı karşıya olduklarını
anlattı.
Büroya döndükten sonra başka görüşmeler de yaptım. Şu sonuca
vardım:
ABD heyeti, Ankara’da
YPG-PKK ilişkisiyle ilgili önlerine konulan
veriler, fotoğraflar karşısında “haklısınız, kaygılarınızı
anlıyoruz” diyordu. Ancak, bir taraftan da
Suriye’nin kuzeyinde gözetleme kuleleri kurup,
YPG’lileri ve Amerikan birliklerini tahkim etmeyi
sürdürüyordu. Sahadaki Amerikan unsurları, Türkiye’yle hiçbir
işbirliğine yanaşmıyordu. Tersine, Türkiye’nin “IŞİD bitti
artık, YPG’ye ihtiyacınız kalmadı. İşbirliği yapalım”
çağrısına ısrarla “IŞİD bitse bile İran ve Rusya burada
olduğu sürece biz de buradayız. Buradaki taktik müttefikimiz de
YPG/PYD’dir” mesajını iletiyordu.