Fazıl Say, 2013’te
Ömer Hayyam’ın dizelerini içeren bir tviti
takipçileriyle paylaşınca kendisini iktidarın hedef tahtasında
bulmuştu. Ardından “gezici” ilan edilmişti.
Baskılara karşı sergilediği tavizsiz ve tutarlı tavırlarıyla
“öteki mahalle”nin sembollerinden biri haline
geldi. Artık Say demek,
Cumhuriyet demekti, Say demek
yurtseverlik demekti.
Hayyam dizelerini suç aleti sayan yargımız,
“kamusal barışı bozmaya elverişli bir eylem
yaptığı” ve “dini değerleri alenen
aşağıladığı” gerekçesi ile Say’ı 10 ay
hapisle cezalandırdı.
Dünyanın en önemli sahnelerinde çalan, küresel şöhrete sahip bir
sanatçı olmasına rağmen kendisini görmezden gelen iktidar
mensupları, bu tavırları ile Say’a yapılanları
adeta tasvip ediyordu.
Annesi Güngür Say vefat ettiğinde, durum
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bildirildi.
Aylardan ağustostu. Erdoğan telefonla arayarak
başsağlığı diledi.
İlk diyalog kurulmuştu. Bir süre sonra Fazıl Say,
Truva Sonatı’nın Ankara
prömiyerine Erdoğan’ı da davet etti. Bu davet
Beştepe’de çok tartışıldı. Zira,
Say’ın takipçileri genelde
“öteki” mahalledendi ve kutuplaşma siyasetinin bir
eseri olarak “protesto” ile
karşılaşılabilirdi.
Bazı danışmanları protesto ihtimaline dikkat çekerek
“katılmayalım” dese de çoğunluk
“katılalım” dedi. Erdoğan da bu
görüşü destekleyince, organizasyonu yapanlara durum bildirildi.
Bakıyorum da 18 Ocak 2019 günü çekilen o fotoğraf, kendi
mahallesinde Say’ı hedef haline getirmiş.
Görüntüsü üzerine D...