İNSANIZ, hepimiz.
Haklarımız var ve bu haklar çok olağanüstü durumlarda, sadece
millet olarak yetki verdiğimiz kurumların kararlarıyla
kısıtlanabilir.
Bana göre en önemlisi “yaşam hakkı”dır. Bir suç işlemedikçe,
başkalarının haklarını ihlal etmedikçe, yaşamaktan sonraki en büyük
hakkımız “özgürlük”tür.
Devlet aygıtının en kritik görevlerinden biri, vatandaşının
güvenliğini sağlamaktır. “Güvenlik” de bir haktır.
Düşünmek, insanın doğasında vardır. “Düşünce özgürlüğü” de bu
yüzden yaşamsal bir haktır. Ancak bu hakkın vazgeçilmezi de
düşüncenizi “ifade özgürlüğü”dür.
Haklarımızı, başkalarının haklarını çiğnemeden, yaşadığımız toplum
içinde uyumlu bir şekilde kullanabilmemizin teminatı, adaletli bir
hukuk sistemidir.
Vatandaş olarak tabi olduğumuz kanunlar, bir yanlış yaptığımızda,
bir suça ortak olduğumuzda, onlara uymadığımızda yaptırımlarla
karşılaşmamızı gerektirir. Bunun denetimini yapmak, o yaptırımları
belirlemek, yine millet olarak yetki verdiğimiz mahkemelerin
işidir. Vatandaş olarak o mahkemelerdeki en büyük güvencemiz, suç
ispat edilene dek “masumiyet karinesi” ve “adil yargılanma
hakkı”dır.