Çocuk aklımla haksız da değildim. Halk hakkını hukukunu çiğneyen
yönetimi seçim ile değiştirebiliyorsa demokrasi peşi sıra gelmez
miydi zaten.
Ancak 12 Eylül 1980 günü askeri darbe ülkenin
üzerinden silindir gibi geçince ve ülkenin adı hala
“Cumhuriyet” olarak kalınca, aradaki farkı ilk kez
anladım.
Sonra lise, üniversite ve iş hayatı derken adında
“Cumhuriyet” olan, hatta seçim yapılan ama
demokrasinin yakınından geçmeyen birçok ülkeyi öğrenme ve görme
şansı buldum.
Irak’ta, Suriye’de,
Libya’da, eski Sovyet
Cumhuriyetleri’nde devlet başkanlarının yüzde
90’larla yeniden seçildiği seçimleri gazeteci olarak
izlediğimde gerçek bir demokrasinin “iktidar gücünün
bağımsız seçimlerle el değiştirdiği” bir rejim olduğunu
tamamen anlamıştım.
O yüzden YSK’nın İstanbul
seçimleriyle ilgili kararını ilk duyduğumda, içim cız etti.
“Yazık oldu” dedim içimden. Çünkü,
İstanbul’da iktidarın seçimle el değiştirmesi,
vicdanlarda kabulü zor bir mahkeme kararıyla engellenmişti.