“Türk pazarında alışveriş yapmak çaylaklar için hiç de akıllıca
değil.” Politico sitesinde Türkiye'nin AB ile müzakerelerine dair
ilginç detayların olduğu haberin yazarı Matthew Karnitschnig'in
makalesine başlarken uygun gördüğü girizgâh bu olmuş.
Haksız da sayılmaz.
Geçtiğimiz hafta Donald Tusk, Türkiye ziyaretinden evine dönerken
olayların böyle gelişeceğine dair bir fikri yoktu. Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra bir konsensüsün olduğuna dair bir
tweet bile atacaktı. Ancak Tusk yanılıyordu: Türkiye'ye sunduğu
plan, Türkiye dış politika yapıcıları tarafından epey usta bir
şekilde revize edilecekti.
Karnitschnig'in kaynaklarından aktardığına göre, zirveden bir gün
önce, Davutoğlu Merkel'i akşam yemeği için Brüksel'deki Türk
elçiliğine davet etti. Yemeğin menüsünde AB için bir sürpriz vardı:
Türkiye'nin ek talepleri.
Türkiye uzun süredir AB'ye şu mesajı veriyor: Senin bana benim sana
olduğundan daha çok ihtiyacın var. Bu oyunun kurallarını
belirleyecek ahlaki ve siyasi üstünlük benim elimde.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AB Komisyon başkanı Jean-Claude Juncker
arasında geçen görüşmenin notlarını yeniden anımsayalım.
Erdoğan, Juncker'e son derece net ve dürüst bir üslupla şunları
söylemişti:
AB'nin Türkiye ilerleme raporları tarafgir ve Türkiye'ye yönelik bu
yanlı bakış nedeniyle birçok Türkiyeli, AB üyeliğini
desteklemiyor.
AB, Türkiye için bir şey yapmadı. Verileceği söylenen para
Türkiye'ye değil mültecilere veriliyor. 53 yıldır Türkiye bekliyor.
Hâlâ AB fasılları açma konusunda Türkiye'yi oyalıyor.
AB'nin mevcut Suriye politikasının bedeli sadece Türkiye'nin
kıyılarına vuran çocuk cesetleri olmayacak. Paris saldırılarında
olduğu gibi Avrupa'da ezilen, fakir ve dışlanan nüfusun tepkisi ne
yazık ki terör oluyor...
Erdoğan'ın konuşmasının meali bu. Üslubu ise alışık olduğumuz gibi
sert, net ve tavizsiz.
Juncker'in bu vurgulara yanıtı uysal oluyordu: "Sizi Brüksel'de bir
prens gibi karşıladık" ifadesi ile Erdoğan'ı yumuşatmaya
çalışıyor.
Buna cevaben Erdoğan ise, "Bir prens gibi? Elbette öyle olacak, bir
üçüncü dünya ülkesini temsil etmiyorum" diyordu.