Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu
günlerde...
Ne kadar israfla kullanıldı bu cümle Türkiye tarihinde, ne kadar
bıktık ki bunu duymaktan resmî görevlilerin ağzından, artık buram
buram devlet söylemi kokan bu ifade bir espri malzemesine
dönüştü.
Sahte bir birlikteliğin, zorla temin edilmeye çalışılan bir
beraberliğin zoraki bir ifadesi olarak, bir eski Türkiye klişesi
olarak Türkiye siyasi tarihinde yerini aldı.
Kürt sorununu tanımayan, askerî yöntem dışında bu meseleyi çözme
yolu bilmeyen, kafasını kuma gömen bir devlet zihniyetinin biraz
acınası bir feryadı olarak zihinlere kazındı.
İfratta tefrit sevdiğimiz bir ata sporumuz olsa gerek.
Partizanlığın ortak iyi kavramını unutturduğu, nefretin ve öfkenin
aramıza sahte duvarlar ördüğü günlerden geçiyoruz.
Zorla, ceberut bir devlet eliyle bu ülkenin vatandaşlarını bir
arada tutmaya çalışan bir zihniyet şimdi aynı yöntemlerle bu
vatandaşları birbirinden ayırmak istiyor.
Suruç'ta bu ülkenin pırıl pırıl genç evlatlarını hedef alan vahşi
terör örgütü IŞİD, Suriye'de yaşanan savaşı Türkiye'ye çekmeye
çalışıyor, bu çok doğru.
Türkiye'de güvenlik güçlerinin geçtiğimiz ay yoğunlaştırdığı IŞİD'e
karşı yüzlerce tutuklamayı da içeren güvenlik önlemlerine karşı,
IŞİD intikam peşinde olduğunu gösteriyor, bu da doğru.
Peki biz ne istiyoruz?
Biz bu ülkenin Türk, Kürt, Ermeni, Yahudi, Rum, Çerkez, Gürcü
vatandaşları?
Biz bu ülkenin Sünni, Alevi, Hristiyan, dindar, dinsiz
vatandaşları?
Biz bu ülkenin AK Partiye, CHP'ye, HDP'ye, MHP'ye oy veren
vatandaşları?
Biz bu ülkenin sağcıları, solcuları, liberalleri, demokratları,
solcuları, muhafazakârları, milliyetçileri?
Biz ne istiyoruz?