Akif Emre ile kişisel tanışıklığım hiç olmadı. Ancak Türkiye'de
gazete okuyan hemen herkes gibi kayıtsız kalamadan, takdirle
izlediğim bir meslektaş büyüğümdü.
Akif Emre, bir hocaydı. Binlerce talebe yetiştirdi. Bizzat elinin,
emeğinin dokunduklarının yanı sıra, duruşu ile birçok genç
gazeteciye, ilim meraklılarına ilham kaynağı oldu.
Türkiye'de nadir olan bir gazetecilik rol modeliydi. Hamasetten
ziyade akla, slogandan çok veriye başvururdu yazılarında. Masabaşı
gazetecilikten ziyade, anlamaya çalıştığı coğrafyanın içine girmeyi
hedefleyen bir anlayışı vardı. Dünyanın birçok köşesine haber için
gitti. Bu yerlerden Türkiye'de alanında ilk birçok röportaj, haber
ve belgesel ile geri döndü.
Türkiye gibi kutuplaşmış bir medya ortamında, herkesin hayırla
andığı, genç ölümü ile sarsıldığı, sevilen, saygı duyulan, hürmetle
anılan bir gazeteci oldu.
Sadece işindeki profesyonelliği değil, entelektüel namusu ile de
örnek bir isimdi Akif Emre.
Görüşlerine katılmayan insanların bile, dürüstlüğünden, prensip
sahibi olmasından şüphe etmediği bir kalemdi.
Mahallelerin tahakkümüne hapsolmuş bir toplumda, kendi mahallesini
yeri geldiğinde eleştirmekten korkmayan ve bunun ağır bedelini
ödemeye kendini hep hazır hissetmiş bir kalemdi.