“Muhtemelen DEAŞ hakkındaki gerçeklerin tamamen ortaya çıkması, uzun yıllar alacak. Belki de bizim ömrümüz, örgütle ilgili sırların ortaya döküldüğü günleri görmeye yetmeyecek. Ama yine de, görünen işaretlerden yola çıkarak bazı tahminlerde bulunmak mümkün... DEAŞ bölgenin yeniden dizaynında kurbağacık gibi kullanılırken ve birçok örtülü operasyon DEAŞ perdesiyle gizlenirken, istihbarat aklımızı mümkün olduğunca çeşitlendirmemiz en doğrusu...”
Yeni Şafak yazarı Taha Kılınç, 4 Ocak 2017 tarihinde kaleme
aldığı “Tam olarak neyle karşı karşıyayız?"(*) yazısında DEAŞ 'ın
farklı istihbarat örgütleri ile olası teşrik-i mesaisini bu
sözlerle özetliyor.
Türkiye'de DEAŞ'ın üstlendiği saldırıların yanı sıra, üstlenmediği
ancak Türk yetkililerin DEAŞ bağlantısı ile açıkladığı birçok kanlı
saldırı gerçekleşti. Kılınç'ın dediği gibi bu saldırıların
arkasındaki dinamikleri anlamamız uzun yıllar alacak.
Bir yandan DEAŞ'ın kendi örgüt aklını küçümsememek lazım. Günün
sonunda, DEAŞ gücünün doruğunda iken 10 milyon insanın yaşadığı ve
Ürdün'den büyük bir toprak sahasına hâkim bir örgüttü. 2015 ve
2016, DEAŞ açısından önemli kayıpların verildiği bir dönem oldu.
Sahada kaybeden DEAŞ'ın, başka şehirlerde saldırılar yapması zaten
beklenen bir durumdu ve bu Türkiye dâhil birçok ülkede
gerçekleşti.
DEAŞ'a karşı şu an etkin mücadele veren ülkenin Türkiye olması, bu
anlamda Türkiye'yi de DEAŞ'ın en büyük hedeflerinden biri
kılıyor.