Darbe teşebbüsünün Fethullah Gülen bağlılarının (daha ötesi
"bağımlılarının") organizasyonu olduğunda herkes müttefik.
ABD'nin de perde arkasında olduğundan meseleleri bilenler hiç
kuşku duymuyorlar ama Türkiye'de asıl "suçlu" kim? Kim ne kadar bu
hâdisenin içinde? Devleti yönetenlerin, ordu da dâhil, karar
merciinde olanların en yakınındakiler "bağımlı" çıktı. Demek ki,
insan önce kendisine bakmalı...
"Haşhaşîler" diyoruz... Hasan Sabbah ve Fethullah Gülen arasında,
inanılmaz benzerlikler üzerinde duruyoruz. Hasan Sabbah (Öl.
1124), devlet adamlarıyla mektuplaşmıştı. Tartışmalı mektuplaşması,
Anadolu fatihi Alparslan'ın oğlu Melikşah'la (Öl. 1092) idi. R. T.
Erdoğan ve Abdullah Gül'ün, F. Gülen'le mektuplaştıkları biliniyor.
En son, 17Aralık'tan sonra, postayla değil, faksla değil,
e-postayla değil, bir gazeteciyle mektup gönderildi ve mektup
getirildi. Daha önce de F. Gülen'in devleti yönetenlere mektup
göndermişliği var.
Hasan Sabbah mevzusunu biraz uzatıyorum ama gerekli... Herkesin
yazabileceği meseleler değil. Biraz uğraşmak gerekiyor. Hasan Sabah
üzerine kitap yazmasaydık ("Alamut'un Büyüsü", Parola Yayınları),
tabiî yazarken çok sayıda kitabı, makaleyi elden geçirmeseydik,
elbette meselenin ehemmiyetini tayin edemezdik.
Hasan Sabbah ve F. Gülen arasındaki müthiş benzerliğe bir örneği,
kudretli vezir Nizamülmülk (Öl. 1092) veriyor. (Nizamülmülk'ü Hasan
Sabbah'ın bir fedaîsi masum görüntüyle yanına yaklaşıp
katlediyor.). Hasan Sabbah'ın Melikşah'la mektuplaşmasından önce,
Nizamülmülk'ün verdiği şu bilgiyi devlet kademesindekilerin de
okumalarını istiyorum. Zamanımızdakiyle kıyasladığınızda dehşete
düşeceksiniz: Mehmed Şerefeddin (Yalkaya)'nın "Fatimîler ve Hasan
Sabbah" makalesinden:
"Alp Arslan zamanında kendisinden bir haber işitilmeyen Hasan
Sabbah, Melikşah'ın eyyâm-ı saltanatında Nisabur'a geldi ve
tarafımdan hüsn-i kabul görerek padişaha takdim edildi. Kendisi
pederi gibi hilekâr bir adam olduğundan az zaman zarfında padişaha
hulûla muvaffak oldu. Ve idare işlerini eline aldı. Çocukluktan
başlayan arkadaşlık ve dostluğumuzu unutarak benimle nifâka
başladı. Umûr-ı idareye ait ufak bir sehvi türlü türlü tasnî'ât ile
padişaha bildirerek hakkımda isnadâtta bulunuyordu."
(Nizamülmülk bütçe meselesini sultana izah edemediğinden Hasan
Sabbah'ın firara mecbur olduğunu söylüyor.)