Menhus planların maksadı...

Bediüzzaman’ın, “Birinci Dünya Savaşı neticesinde Avrupa zâlim hükûmetlerinin, zulümleriyle âlem-i İslâma ve merkez-i hilâfete ettikleri ihanetle’, ‘ su-i kast niyetiyle, Kur’ân’ın...

Bediüzzaman’ın, “Birinci Dünya Savaşı neticesinde Avrupa zâlim hükûmetlerinin, zulümleriyle âlem-i İslâma ve merkez-i hilâfete ettikleri ihanetle’, ‘ su-i kast niyetiyle, Kur’ân’ın zararına gayet ağır şerâitle (şartlarla) kâfirane fikirlerini icra etmek ve devlet-i İslamiyenin (Osmanlının) nurunu söndürmek niyetiyle müthiş bir su-i kast planı” olarak hulâsa ettiği “gaddarâne Sevr muâhedesi”nin maksadı, Osmanlıyı yıkma ve Müslüman halkları tefrikaya atma fitnesiydi.

Sevr’in de, peşinden açık-gizli maddeleriyle makyajlanmış Lozan’ın da, Osmanlı bakiyesi Müslüman milletleri, toplulukları çeşitli ırkî ve mezhebi ayrımlar üzerinden tefrikayla ayırmayı amaçlayan İngiliz-Fransız ortak yapımı Sykes-Picot plânının da temeli aynı ifsaddan kaynaklanıyordu.

Irak’ı işgal ederek dinî, mezhebî ve etnik kotalarla resmen bölüp parçalayıp çökerten emr-i vakilerle bugün Suriye’yi yarım milyondan fazla insanın katledildiği, nüfusun üçte birinin evinden – yurdundan ayrılıp göçmen durumuna düşürüldüğü bir ülke haline getiren iç savaş da aynı menhus plânlara dayanıyor…

SEVR’İN HÜKÜMLERİYLE TEFRİKA…

10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr’de, İstanbul Osmanlı devletinin başkenti olarak bırakılmış, lâkin Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a verilirken, İzmir ilinde egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile Yunanistan’a bırakılıyor ve bu sürenin sonunda Yunanistan’a katılması için plebisit yapılması öngörülüyordu.

Bu arada “Kürt Bölgesi” diye Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinin Fransız ve İtalyanlardan oluşan bir komisyonca yönetilmesi ve bir yıl sonra Milletler Cemiyeti’ne ayrı bir devlet başvurusu kararlaştırılmış; Ceyhan-Antep-şehirlerinin Suriye olarak parçalanması öngörülmüştü.

Osmanlı’nın Arap ülkeleriyle başta Kıbrıs ve Ege Adaları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyeceği dayatılmış, İstanbul ve Çanakkale Boğazları deniz trafiği ve yönetimi on ülkeden oluşan uluslar arası bir komisyonla müttefik devletleri donanmalarına havale edilmişti.

Yine Osmanlı’nın askeri kuvvetinin, 15.000’i jandarma olmak üzere 50.000 personelle sınırlı olması, donanmasının tasfiye edilmesi, Marmara Bölgesinde askerî tesis bulunduramaması, ordu ve jandarmanın Müttefik Kontrol Komisyonu tarafından denetlenmesi, sivil deniz ve demiryolu trafiğinin müttefik devletler arasında yapılan işbölümü çerçevesinde yönetilmesi oldubittileri getirilmişti.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Fikri hezeyanlaştıran” siyasî manipülasyonlar 06 Mayıs 2018 | 275 Okunma İktidarınki “hamle,” muhalefetinki “hülle ve hîle”! 29 Nisan 2018 | 188 Okunma “Suriye’nin politikası”nın garabetleri 22 Nisan 2018 | 184 Okunma Bu ne rest, bu ne Patriot müzâkeresi! 08 Nisan 2018 | 211 Okunma Soruşturmalar sulandırılıyor 25 Mart 2018 | 349 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar