‘Nerde kalmış acaba bak Zülfikâr ah çeke

Sabah, Şebnem kızım sordu. “Baba, gerçekten Aşure’nin Nuh tufanıyla alakası var mıdır?” “Bilmem” dedim, “İnsanlar yakıştırıyorlar. Belki gemide erzak tükenince kalan malzemeden bir...

Sabah, Şebnem kızım sordu. “Baba, gerçekten Aşure’nin Nuh tufanıyla alakası var mıdır?” “Bilmem” dedim, “İnsanlar yakıştırıyorlar. Belki gemide erzak tükenince kalan malzemeden bir yemek yapmışlardır, ama o yemek annenin yaptığı aşure gibi değildir. Bu kadar şeker yoktu o zamanlar. ” Gelenekler, tuhaf bir şekilde nesilden nesile, ülkeden ülkeye, kültürden kültüre, hatta dinler boyunca yürüyor. Yürürken değişiyordur da. Ama bugün, Muharrem ayında pişirilen bir ‘Aşure’ tatlısına, Muharrem ayında tutulan bir oruca sahibiz. Hicri takvim de Muharrem’de başlıyor. Müslüman geleneğinde ala yı vala ile kutlanan bir yılbaşı yok. Sadece, yirmi otuz senedir miladi yılbaşının karşısına koymaya çalıştığımız Mekke’nin Fethi var.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bu kafadan sivil anayasa çıkmaz 26 Nisan 2024 | 148 Okunma Gazze sualinden kimse kurtulamaz 24 Nisan 2024 | 213 Okunma Diyanet kendi işverenini nasıl tenkit etsin? 22 Nisan 2024 | 931 Okunma Şimşek de müteahhitlere kıyamıyor 19 Nisan 2024 | 383 Okunma Millet CHP’ye CHP muamelesi yapmadı 17 Nisan 2024 | 998 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar