Aile hayatımız ne âlemde?

Din ve siyaset konuşmaktan ailemizi, yani kendimizi konuşmaya fırsat kalmıyor. Oysa aile hayatımızda işler pek yolun­da gitmiyor. Özellikle anne-baba ve çocuklar arasında zaman zaman soğuk savaşa dönüşebilen bir...

Din ve siyaset konuşmaktan ailemizi, yani kendimizi konuşmaya fırsat kalmıyor. Oysa aile hayatımızda işler pek yolun­da gitmiyor. Özellikle anne-baba ve çocuklar arasında zaman zaman soğuk savaşa dönüşebilen bir ile­tişimsizlik, bir kopukluk sözkonusu. En iyi aileler bile ço­cuklarına sadece öğüt vererek görevini yaptığını düşünü­yor. Çoğunlukla da işin kolayına kaçıp bağırıyorlar. Böy­lece onları terbiye ettiklerini sanıyorlar. Oysa bağırıp-çı­ğırmayla terbiye arasında bir bağlantı yok. Çocuk ham al­tın… Ham altını burma bileziğe dönüştürmek için sarraf mahareti, kuyumcu titizliği lâzım. Hele bu zamanda, şu fitne-fesat çağında... Şu adımbaşı tuzakların kurulu bu­lunduğu ortamda. Bir yanda çevre baskısı, bir tarafta bildik televizyon programları, gazeteler, dergiler, internet, vs...

Hemen her sabah, ekranlarda, adına “sanat dünyası” denilen sahte dünyanın yapay cazibesi sahneleniyor. Bu sahte dünyada, tek şarkı ile “star” olmuş sahte şöhretler cirit atıyor. Şöhretin bedelini kestiremeyen gencecik in­sanların görüntüye kapılması çok kolay… Hele bir de ken­disine neyin ne olduğu belletilmemişse...

Kısacası, gençler, ekranlardaki cazibeye kolayca ken­dini kaptırabiliyor. İzlediği sanatçılar gibi olmak için planlar yapmaya başlıyorlar. Fırsatını bulur bulmaz da evden kaçıyorlar. Maksat şöhret ve servete kavuşmak… Ar­kalarında anne-babalarının gözyaşları, yürek yangınları, bir de gazetelerdeki kayıp ilanları kalıyor...

Toplumumuzun her kesimi, her gün acı dramların oy­nandığı bir sahne gibi. Bomboş beyinler, cazibedar fitne­nin de etkisiyle macera arıyor. Maneviyatla doldurulama­mış yürekler, mutluluğu aile yuvasının dışında aramaya çıkıyor.

Felaket bir aldanışın, kandırılmışlığın yürek paralayan tablosudur bu. Cellâtlar kurban istiyor! İç barışı, iç uz­laşmayı sağlayamayan aileler, sağlam dinamikler üzerine kendini inşa edemeyen eğitim sistemi ve kendi inanç ve kültür çizgisine kendini bir türlü çekemeyen toplum, ço­cuklarını kurban ediyor. Nuranlar, İkballer, Nüketler, Handanlar, Nesibeler, Fatmalar, Aliler, Osmanlar, Oktaylar sahte servetle şöhretin arkasında tükenmeye gidiyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Osmanlı’da ev hayatı 03 Kasım 2020 | 475 Okunma Osmanlı evleri ve modern evlerimiz 02 Kasım 2020 | 358 Okunma Toplum yeniden inşa edilmeli 31 Ekim 2020 | 380 Okunma Osmanlı’da çocuk olmanın anlamı 30 Ekim 2020 | 267 Okunma Türkiye’de çocuk olmak… 28 Ekim 2020 | 162 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar