Atatürk’ten seferberlik çağrısı yüzyıl öncesinden geliyor!

Siyaset, teşkilat ve gazete Atatürk’ün yaşamında hiç ayrı düşmedi Mustafa Kemal daha genç bir Harbiye Mektebi öğrencisi. Yüreğine vatan sevdası düşmüş. Siyaset fikirleri baş...

Siyaset, teşkilat ve gazete Atatürk’ün yaşamında hiç ayrı düşmedi Mustafa Kemal daha genç bir Harbiye Mektebi öğrencisi. Yüreğine vatan sevdası düşmüş. Siyaset fikirleri baş göstermiş, kendi deyimiyle. Gece geç vakitlere kadar Namık Kemal’in kitaplarını okuyorlar, tartışıyorlar. İstibdat zamanı. Takibat sıkı. Erkânı Harp sınıflarına geçiyorlar. Yeni keşifler yapıyorlar… Gerisini Mustafa Kemal’den dinleyelim:
“Bende ve bazı arkadaşlarda yeni fikirler peyda oldu. Memleketin idaresinde ve siyasetinde fenalıklar olduğunu keşfetmeye başladık. Binlerce kişiden ibaret olan Harbiye talebesine bu keşfimizi anlatmak hevesine düştük. Mektep talebesi arasında okunmak üzere mektepte el yazısıyla bir gazete tesis ettik.
Böylece Mustafa Kemal, Atatürk olma yolunda ilk adımları atıyor…
“Sınıf dahilinde ufak teşkilatımız vardı. Ben idare heyetine dahildim. Gazetenin yazılarını çoğunlukla ben yazıyordum. O zaman Mektepler Müfettişi İsmail Paşa vardı. Bu harekâtımızı keşfetmiş. Takip ettiriyormuş. Mektebin müdürü, Rıza Paşa isminde bir zattı. Bu zat padişah nezdinde İsmail Paşa tarafından suçlanmış, ‘mektepte böyle talebe var ya farkında olmuyor ya müsamaha ediyor’ denilmiş. Rıza Paşa mevkiini muhafaza için inkâr etmiş.
“Bir gün gazetenin icap eden yazılarından birini yazmakla meşguldük. Baytar dershanelerinden birine girmiş, kapıyı kapamıştık. Kapı arkasında birkaç nöbetçi duruyordu. Rıza Paşa'ya haber vermişler. Sınıfı bastı. Yazılar masa üzerinde ve ön tarafta duruyordu. Görmezliğe geldi. Ancak dersten başka şeylerle iştigal vesilesiyle tutuklanmamızı emretti. Çıkarken: ‘Yalnız izinsizle yetinilebilir’ dedi. Sonra, hiçbir ceza tatbikine lüzum olmadığını söylemiş.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.12, s.162)
Siyaset, teşkilat ve gazete Atatürk’ün yaşamında hiç ayrı düşmedi. Başı derde sık sık derde girdi. Ama başarının yolunu da böyle çizdi.

Yüzbaşı olarak okuldan çıktıktan sonra İstanbul’da bu işlerle meşgul olmak için ev tutuyorlar. O sırada Fethi Bey diye eski bir arkadaşları, subayken askerlikten kovulmuş. Muhtaç durumda. Yanlarına geliyor. Yardımcı oluyorlar, evlerinde yatırıyorlar. Meğer İsmail Paşa’nın hafiyesiymiş. Gazete çıkarmaktan, teşkilat kurmaktan sorgulanıp tutuklanıyorlar. Birkaç ay sonra Rıza Paşa’nın sayesinde kurtuluyorlar. (age., s.163)

Atatürk, basını milletin “ortak sesi” diye niteler. “Milleti aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için ona muhtaç olduğu gıdayı vermek, saadet hedefine ortak istikamette yürümelerini sağlamak için basın başlı başına bir güç, bir mektep, bir rehberdir.”
Onun için yola devam eder.
Fethi Okyar’la 1918’de Minber gazetesini çıkarırlar. Minber bilindiği gibi camilerde hutbe okunan, merdivenle çıkılan yüksek kürsüdür. Annesine ev almak için maaşından biriktirdiği üç kuruş parasının bir bölümünü ticari bir işte, kaybeder, geri kalanın hepsini bu gazeteye verir. O da zaten zarar eder. Bunları hoş anı gibi anlatır.
Mustafa Kemal, Minber’de yazılar yazar. Bazen haberleri, söyleşileri yayımlanır. Fethi Okyar, anılarında Mustafa Kemal’in gazeteye ilişkin sözlerini şöyle aktarır: “İzzet Paşa iktidarda kalsa bile muhaliflerin tazyikine dayanamayacak, Padişah kabinedeki İttihatçıları muhakkak tasfiye ettirecektir. Memleketi perişan eden ve muhalefet adı altında irtikap edilen taarruz ve tahripler de daha çok gazeteler vasıtasıyla oluyor. Bunlara karşı milleti uyandırmak için en iyi vasıta, aynı yoldan mukabele etmektir.” (Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, Yayına Hazırlayan Cemal Kutay, İstanbul 1980, 267-268.)
Mustafa Kemal zaten hiç boş durmaz ki… Bu arada mektuplaşmaları ve telgrafları da bir “vasıta” olarak anmadan geçmek olmaz. Onlar da adeta o dönemde olayları yönlendirmede özellikle bir yayın faaliyeti gibidir.

Erzurum’a gelir gelmez Kongre sırasında Albayrak gazetesiyle yakından ilgilenir. Sivas Kongresi başladıktan 10 gün sonra “İrade-i Millîye” çıkmaya başlar. Milletin iradesi artık sahneye çıkmıştır. İrade-i Millîye’nin başlığının altında “Metalib ve âmâl- i milliyenin müdafiîdir” yazar, yani “Millî taleplerin ve emellerin savunucusudur”. İlk çıkış yazısında da gazetenin amacının millî hareketin halka ve dünyaya duyurulması olarak açıklanır. Başyazılarının bazılarını kendi yazar.
Artık böyle gitmez.
Osmanlı Devleti köhnemiş. Yönetilemiyor.
Böyle gitmez.
Farklı seçenekler getiriliyor gündeme.
Ama başarı yolu tek. Doğru zamanda doğru karar. İleriye görebilmeli, nesnel olmalı. Maddeyi anlamalı. Milletten yana olmalı. Atatürk’ün yapayalnız kaldığı dönemler de oluyor. 
Ama biz “tek kişi de kalsak, etraf ateşle de sarılsa o tepeye çıkarız. Devam ederiz.”
27 Aralık 1919’da Ankara’dayız.
Yine ilk işlerden biri. Yayın organı. Hâkimiyet-i Milliye.
Milletin egemenliğinin ilanı. Koşullar zor, olanaklar kısıtlı. Mustafa Kemal, kağıdıyla, mürekkebiyle, parasıyla, abonesiyle ilgileniyor. Eskişehir ve İstanbul’dan kâğıt, Harbiye Nezareti’nden şapograf (Osmanlı döneminde kullanılan bir basım tekniği) makinesi sağlanıyor. 

Azmin gücü.
10 Ocak 1920’de yayındayız.
İlk başyazı Mustafa Kemal Paşa’nın kaleminden.
“Bugünden itibaren yayınlanmaya başlayan ve sütunlarında bütün Anadolu ile onu alakadar eden muhitlerin ahval ve hadiselerini ihtiva edecek olan gazetemize bu ismi tesadüfi olarak vermedik. Gazetemizin ismi, aynı zamanda takip edeceği mücahede yolunun da türüdür.” (ATABE, c.6, s.123)
Neden “mücadele” demiyor da “mücahede”…
Çalışma, gayret… ama özel bir anlamı var… kutsal değerler uğruna savaşma…
Neymiş bu kutsal değer? Yanıt hemen arkasındaki cümlede geliyor:
“Şu halde diyebiliriz ki, Hâkimiyeti Milliye'nin çizgisi, vatan ve milletin hakimiyetini müdafaa olacaktır.”

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Mehmet Ali Yılmaz’ın ardından Bastıbacak bürokrasiye karşı 28 Nisan 2024 | 343 Okunma Bir kıvılcım Kürdümüzü de Türkümüzü de hepimizi yakar 25 Nisan 2024 | 573 Okunma ABD hem kendi başkanını hem bizimkini seçmeye kalkışıyor 21 Nisan 2024 | 306 Okunma İsrail’in de Ukrayna’nın da kaderi bir: Yeniliyorlar 18 Nisan 2024 | 381 Okunma Bu acılar geleceğimiz için umut tohumları 14 Nisan 2024 | 113 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar