'Ahde vefa' kavramı ve Batı!

Sevgili dostlar; “Ahde Vefa” kavramı, bizim de günlük hayatımızda, sosyal ilişkilerimizin seyri sürecinde sıkça kullandığımız kökü mazide olan bir kavramdır. En dar anlamıyla “verilen söze...

Sevgili dostlar; “Ahde Vefa” kavramı, bizim de günlük hayatımızda, sosyal ilişkilerimizin seyri sürecinde sıkça kullandığımız kökü mazide olan bir kavramdır. En dar anlamıyla “verilen söze riayet” manasını içeren “ahde vefa” daha geniş anlamıyla tarafların,  hatta her bir ferdin mazide sergilemiş olduğu bütün hatıralarına saygısını canlı tutmakla, o hatıralarını ve belirgin ilkelerini göz önünde bulundurarak ileriye dönük davranış sergilemesini ifade eder.

Daha da geniş anlamıyla, bilhassa yine Batılı hukuk felsefecilerinin adlandırmasıyla “ahde vefa” adalet demektir, insanlık demektir, hatta bizatihi hukuk demektir.

Yine ifade edelimki; “ahde vefa”nın en geniş anlamdaki bu yorumunun en manidar örneğini 1915 yıllarında, karı-koca Fransız iki seyyah vermişti. Hem de, samimi duygularıyla Batı kamuoyuna seslenerek… Osmanlı’nın son dönemleriydi, yıl 1915… Fransız karı-koca, iki seyyah karar vermişlerdi; baharın gelişiyle birlikte, Nice’den itibaren yola çıkıp Adriyatik sahillerini takip ede ede Osmanlı diyarını gezip dolaşıp görmeye…

Nihayet Gelibolu’ya varacak kadar, hedeflerine doğru yol almış, Gelibolu sebze pazarında şahit oldukları Osmanlı misafirperverliğinin kendilerine kazandırmış olduğu güven duygusuyla İstanbul’a doğru yollarına devam etmişlerdi. Kanuni Sultan Süleyman’ın, Fransa Kralı’na yazmış olduğu mektubun hatırına saymış olacaklarki; her ikisi de bir an önce Süleymaniye Camiini ziyaret etmeyi önemsemişlerdi! Gün ortasını geçmiş, karınları da acıkmıştı… Yol üzerindeki fırının önünden geçerken İstanbul ekmeğinin etrafı kaplayan buram buram kokusuna tahammül edemeyen hanfendi, fırından alıp koltuğunun altına sıkıştırdığı ekmekten lokma-lokma yararlanmaya gayret ederken camiye doğru ilerlemeyi de ihmal etmiyorlardı. Caminin dış avlusundan içeri girince duvarın dibinde, açlıktan karnı birbirine geçmiş bir anne köpeğin, yavrularını emzirmekle meşgul olduğunu görürler.

Analık duygusu kabaran hanımefendi, koltuğunun altındaki ekmeğin tamamını anne köpeğin önüne koyar. Anne köpek, kendine özgü davranışlarıyla adeta kadına teşekkürlerini arzeder. Önüne konulan ekmeğin hatırını sayan ve bunu fizik davranışlarına yansıtan anne köpeğin yavrularıyla birlikte ekmeğin etrafında oluşturduğu sevgi ve memnuniyet yumağını müşahede etmenin mutluluğu içerisinde Süleymaniye ziyaretini tamamlayan karı koca iki seyyah, programları doğrultusunda yollarına devam ederler.

Karı-koca her iki seyyah yoğun olan programlarını tamamlamalarını müteakiben, bir yıl sonra tekrar İstanbul’a ve hasseten hanımefendinin “bir yıl önce annelerine ekmek verdiğim yavru köpeklerin durumu ne oldu acaba?” şeklindeki merakı doğrultusunda Süleymaniye Camiine uğrarlar. Dış avludan camiye doğru bir kaç adım ilerlemişlerdi ki, iki-üç tane yeni yetme köpek, hanımefendiyi üç-bir taraftan sarmış, üzerine üzerine saldırıyorlardı.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Altılı Masanın görünmeyen ortakları! 11 Ocak 2023 | 91 Okunma 2022'de iz bırakan icraatlar! 04 Ocak 2023 | 47 Okunma 'Ahde vefa' kavramı ve Batı! 28 Aralık 2022 | 60 Okunma Açıklamış olmak için açıklanan vizyon! 07 Aralık 2022 | 34 Okunma Milletimizin başı sağolsun 16 Kasım 2022 | 66 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar