Tasavvufu dönemlendirme sorunu

Geçtiğimiz cumartes günü, Klasik Düşünce Okulu’nda (KDO) yürütülen normal ders programlarının ve oturumların dışında, daha özel nitelikte bir çalıştaya katıldım.“Daha...

Geçtiğimiz cumartes günü, Klasik Düşünce Okulu’nda (KDO) yürütülen normal ders programlarının ve oturumların dışında, daha özel nitelikte bir çalıştaya katıldım.

“Daha özel nitelikte” deyişimin nedeni, sadece uzmanların ve birinci dereceden ilgililerin katıldığı bir toplantı olmasındandır; nitekim, Ekrem Demirli’nin, Nazariyat: İslâm Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları dergisinin 2. sayısında (2016) yayımlanan, “Tasavvuf Araştırmalarında Dönemlendirme Sorunu: Din Bilimleri ile Metafizik Arasında Tasavvufun İlim Olma Mücadelesi” başlıklı makalesinin merkeze alınarak, tasavvuf tarihine mahsus sorunların masaya yatırılması hedeflenmişti.

Ercan Alkan, Hacı Bayram Başer ile aynı zamanda moderatörlüğü de üstlenen Semih Ceyhan’ın KDO adına organize ettikleri toplantıya, onlarla birlikte Uludağ, Marmara, Erzincan, Yalova, Kocaeli, Çanakkale, Ankara Hacı Bayram, Trakya ve İstanbul üniversitelerinden şu akademisyenler katıldı: Abdullah Kartal, Abdurrezzak Tek, Adalet Çakır, Derya Baş, Ertuğrul İsmail Ökten, Fatih Bayram, Feyza Güler, Halil Baltacı, Mahmud Esad Erkaya, M. Nedim Tan, M. Tayyip Durceylan, Muhammed Bedirhan, Necdet Yılmaz, Nurullah Koltaş, Osman Sacid Arı, Sultan Adanır Salihoğlu ve Zeynep Şeyma Özkan.

Benim gibi dinleyici olarak katılan bir grup lisansüstü öğrenciyle birlikte kırk beş kişiden oluşan bir toplulukta gerçekleşen söz konusu çalıştay, Ekrem Demirli’nin başlığını yukarıda zikrettiğimiz makalesi bağlamında tartışmaya esas olacak sorunları işaretleyen konuşmasıyla başladı.

Demirli, metninin tasavvuf tarihine mahsus bir metin olmasına rağmen, kendisini tasavvuf tarihçisi olarak nitelemediğini, metafizikle meşguliyetini bunun önüne aldığını söyledi ilkin. Biz de bu vesileyle belirtelim ki, Demirli, tasavvuf planında ilk kez Sadreddin Konevî tarafından kullanıldığı sanılan “ilm-i ilâhî” terimini, onun Miftâhü’l-Gayb’ından ilk kez doğru okumak ve bunu metafizikle eşletirmekle, ilgili düşünsel yelpazenin genişlemesine büyük bir katkıda bulunmuştur.

Konuşmasına dönersek, Demirli, İslam toplumlarında başlayan tasavvufî eğilimin, dünya genelinde o devirlerde (hicrî ilk yüzyılda) metafizik düzeyde vaki genel bir hareketlenmeden bağımsız olmadığını belirterek, bu bağlamda İslam şehirlerinin oluşma sürecinde sosyal ve ekonomik hayatta çok daha faal olan Hristiyanların, İslamî düşünce üzerindeki olumsuz etkilerinin Müslüman alimlerce iyi görüldüğünü, bu durumu tasvir eden eserlerin verildiğini söyledi, ve, en azından tasavvufun ne olmadığına dair bilginin erken teşekkülü ile, onu heterodokstik eğilimlerden arındıran bir bakışın zamanında oluşabildiğini ifade etti.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
‘Beşikten mezara kadar ilim’ 19 Mart 2024 | 54 Okunma Nakşu’l-Fusus’un mana menzilleri 16 Mart 2024 | 202 Okunma Edebiyat çarkına çomak sokmak 14 Mart 2024 | 115 Okunma Sanatımıza edebiyat gömleği ne zaman giydirildi 12 Mart 2024 | 102 Okunma Bin bir yönlü okumalar 09 Mart 2024 | 88 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar